29.06.2013

Muhammedin Günahları ve İsa Mesih

Muhammet Bir Günahkardı

Birçok  Müslüman, Muhammet’in günahsız olduğunu iddia ettiği halde, Kur’an ve eski hadis koleksiyonları daha gerçekçi bir resim sunarlar. Eski İslamî kaynaklar, Muhammet’in bir günahkâr olduğunu ve kendisine geçmiş ve gelecek günahları için bağışlanma istemesi talimatının verildiğini kanıtlar. Arapça günah sözcüğü, Kur’an’daki kötü insanların kötü işlerini tanımlamak için kullanılan bir sözcüktür. 



Bu yüzden, Bu yüzden bu sözcük, birçok Müslüman’ın Kur’an’daki bu ayetlerin gücünden kaçmaya çalıştıklarında iddia ettikleri gibi, hata yapılamayacak üzere, bir sözcükten daha fazla bir şeydir. Kur’an, suç sözünü, çok ciddi kötülükler için kullanır. Söz konusu kötülüklerden bazıları, ‘çok büyük” ya da ‘ölümcül’ günahlardır. 

Ey Muhammed! Sabret. Allah’ın va’di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Rabbini hamd ederek tespih et. Mü’min Sûresi 40:55.

Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin. Fetih Sûresi 48:2.

Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah gezip dolaştığınız yeri de, içinde kalacağınız yeri de bilir. Muhammed Sûresi 47:19. 

Kur’an’a ek olarak, sahih hadisler de Muhammet’in bir günahkâr olduğunu onaylar. En güvenilir hadisler olan Sahih Buhari ve Sahih Müslim, Muhammet’in Allah’tan geçmişte işlediği ve gelecekte işleyeceği günahlar için kendisini bağışlamasını istediğini bildirir. 

Bu kaynaklar, onun gizlide işlediği günahları bile bildirir. 

İbni Abbas anlatıyor: Peygamber, geceleyin Allah’a niyaz edip, “Ey Allah: Bütün hamdler Senindir: Sen Göklerin ve Yerin Rabbisin. Bütün hamdler Senin içindir; Sen Gökleri ve Yeri ve onların içinde olan her şeyi Koruyup Sürdürensin. Bütün Hamdlar Senin içindir; Sen Göklerin ve Yerin Işığısın. Senin Sözün Gerçektir ve Senin Vaadin Gerçektir ve Seninle Buluşmak Gerçektir ve Cennet Gerçektir ve (Cehennem) Ateşi de Gerçektir ve Saat de Gerçektir. Ey Allah! Ben kendimi Sana teslim ediyorum ve Sana iman ediyorum ve Sana dayanıyorum ve Sana tövbe ediyorum ve Seninle (Senin kanıtlarınla) hasımlarıma karşı koyuyorum ve (mesajımı reddedenlerin) yargısını Sana bırakıyorum. Ey Allah! Geçmişte işlemiş olduğum ve gelecekte işleyeceğim günahlardan ve ayrıca gizlide ve açıkta işlediğim günahlardan ötürü beni bağışla. Sen benim (taptığım) tek Tanrımsın ve benim için Senden başka Tanrı yoktur (yani, ben Senden başkasına tapmam).”[1]

Ayşe şöyle bildirmiştir: Peygamber (s.a.v.) evimde Yahudi bir kadın varken evime geldi ve kadın, “Mezarda mahkeme edileceğini biliyor musun?” diyordu. Allah’ın Elçisi (s.a.v.) (bunu işitince) titredi ve, “Mahkeme edilecekler sadece Yahudiler’dir” dedi. Ayşe şöyle dedi: Bunun üzerinden birkaç gece geçti ve sonra Allah’ın Elçisi (s.a.v.), “Bana neyin vahyedildiğini biliyor musun? 

Mezarda yargılanılacağın” dedi. Ayşe, “Bundan sonra Allah’ın Elçisi’nin mezardaki işkenceden sığınak arayışını işittim” dedi. [2]

İbni İshak,[3] Sirat Rasul [4] Allah adlı kitabında, Muhammet’in haydutluk, katillik ve cinsel suistimal gibi günahlarının bir listesini sunmuştur. Bu yüzden Muhammet’in vicdanının rahatsız olmasına şaşmamalı. Ancak, insanların günahkâr oldukları ve Muhammet’in de bir günahkâr olduğu hakkında daha çok kanıt sunmak yerine konumuza devam ediyoruz. 

Muhammedîn Davranışları ve Öğretileri

Muhammet, İslam dinini vaaz etmeye başladığında şiddet dolu değildi. Dinsel düşüncelerini yani İslamiyet’i vaaz ettiği ve Mekkeliler’in putperest dinlerini kötülediği için zulüm görüyordu. Muhammet’in izleyicilerinden bazılarına işkence yapılmıştı. Muhammet ve birkaç izleyicisi için durum o kadar kötüydü ki, onların birçoğunu sığınmaları için Habeşistan’a (Etiyopya) göndermişti. Sonunda kendisi ve izleyicileri, iki Arap kabilesinin Muhammet’in önderleri ve peygamberleri olmasını istediği kuzeydeki Yatrib (Medine) adlı bir kente taşındılar. 

MUHAMMET’İN ŞİDDET DOLU HAREKETLERİNİN BAŞLAMASI 

Muhammet, Medine’ye gitmeden hemen önce, Mekkeliler’le savaşmasına izin veren bir “vahiy” aldı. Medine’de kendisini destekleyecek bir grup silahlı adam olduğunu biliyordu. Dahası, Medine’de, Mekkeliler’den ve onların kendisine baskı yapma ve kendisini öldürme çabalarından daha uzak olacaktı. Aşağıdaki parça, Muhammet’in Hayatı anlamına gelen The Life of Muhammad kitabından alınmıştır. Bu kitap, İbni İshak’ın Sirat Rasulallah’ının A. Guilluueme tarafından yapılan tercümesidir. Muhammet’in, eski zamanlarda yaşamış bir Müslüman tarihçisi tarafından yazılmış olan biyografisidir. 

ALLAH’IN ELÇİSİ SAVAŞMA BUYRUĞUNU ALIYOR 

İkinci Akaba’dan [Muhammet ve Medineli izleyicileri arasında antlaşma yapılan bir yer) önce Allah’ın elçisine, savaşma ya da kan dökme izni verilmemişti. O sadece insanları Allah’a çağırmak ve hakaretlere katlanmak ve cahilleri bağışlamak üzere çağrılmıştı. Kureyş halkı [Mekke’nin önde gelen bir grubu] onun izleyicilerine zulüm etmiş, bazılarını dinden dönmeye ayartmış ve diğerlerini de ülkelerinden sürmüştü. Dinlerinden vazgeçmek, ülkelerinde kendilerine kötü davranılmasıyla ülkelerinden kaçmak gibi seçeneklerle karşı karşıya kalmışlardı. Bazıları Habeşistan’a göç ettiler, diğerleri Medine’ye gittiler. 

Kureyş halkı Allah’a karşı küstahlaşıp Allah’ın lütufkâr amacını reddettiği, Allah’ın peygamberini yalan söylemekle suçlayıp, Allah’a hizmet edip O’nun birliğini bildiren ve O’nun dinine sıkı sıkıya sarılanlara kötü davranıp onları sürgün ettiğinde, Allah elçisine savaşıp kendilerine kötülük eden ve kötü davranan kişilere karşı kendisini koruma konusunda izin verdi. 

'Urwa b. el-Zübayir ve diğer bilgili insanlardan duyduğuma göre bu konuda yollanılan ilk ayet şuydu: Savaşanlara izin vermiştir çünkü kendilerine karşı haksızlık edilmiştir... [Sure 22:39-41]. Buradaki anlam şudur: ‘Onların savaşmalarına izin vermemin nedeni, insanlara karşı tek suçları Tanrı’ya tapınmak olan insanlara haksız davranmalarıdır. Onlar yükseldikleri zaman, dua edilmesini sağlayacaklar, fakirler için vergi verecekler, şefkatli olacaklar ve kötülüğü yasaklayacaklardır, örneğin, peygamber ve bütün yandaşları böyle olacaktır. Bundan sonra Tanrı ona, ‘Artık daha fazla ayartma olmaması için onlarla savaş’ suresini indirmiştir [Sure 2:193] örneğin, artık hiçbir inanlı dininden döndürülmeyene kadar demektir. ‘Ve din Allah’ındır,’ örneğin sadece Allah’a tapınılana dek.[5]

Burada iki kritik nokta vardır: 

1) Muhammet, zayıf olduğu Mekke’de kimseye saldırmamıştır. Sadece kendi dinini vaaz etmiş ve Mekkeliler’in dinine hakaret etmiştir. Ama bu onun, kendisini, kendisinin bu “vahyi” aldığını desteklemek ve onun arzularını yerine getirmek için şiddet kullanmaya başlamak için sınırlı sayıda silahlı adamının bulunduğu Medine’ye gitmek için oradan ayrılmasından tam önceydi. İslam tarihi, Müslümanlığın gücü arttıkça şiddet biçimlerinin terörizm suçundan basbayağı savaşa dönüştüğünü gösterir. 

2) Aktarımın sonunda, Müslümanlar’ın Allah’a tapmayanlarla savaşması gerektiğini söyler. İbni İshak’tan bu parçayı okurken, Muhammet çok sabırlı ve öncelikle kendini korumak için savaşan biri gibi gösterilmiştir ve Muhammet’in ayrılışından tam öncesine kadar Mekkeliler’in zulmünün dayanılır gibi olduğunu ama daha sonra çok kötü bir hale geldiği için sonunda Muhammet’e onlara karşılık vererek savaşma izninin verilmiş olduğu bildirilmiştir. 

Buradaki sorun şudur: Muhammet bundan önce şiddetle zulüm görmüştü ve Müslümanlar Mekke’den ayrılmadan çok öncesinden suiistimal edilmişlerdi. Yani, aktarılan parça, İbni İshak’ın yaptığı bir iman savunusu gibidir. Daha önce, Akaba Antlaşması’ndan çok önceleri, Muhammet için durum o kadar kötüydü ki, yardım ve korunma istemek için Taif adlı bir kente gitti.[5] Taif kenti halkı onu reddetti ve onu kötüledi. Muhammet için Mekke’de de durum zordu ve üç kendisini korumaları için üç adama yalvarmıştı.[6]

Muhammet, Mekke’de kendini peygamber ilan etti ve daha da çok zulüm gördü. O sırada hiçbir zaman savaşmak için bir “vahiy” almadı. Sonunda, tıpkı Adolf Hitler’in durumunda olduğu gibi Muhammet’in şansı yaver gitti ve sebatının meyvalarını toplamaya başladı. Medine’deki kan davalı bir grup Arap onu önderleri ve peygamberleri olarak kabul ettiler. Onun barışı korumalarına yardım edeceğini umut ediyorlardı. Sonunda Muhammet’i Kureyş halkına karşı savaşta desteklemeye söz verdiler.[7] Muhammet artık yeterli ve silahlı izleyicileri olduğunu biliyordu. Ancak kendilerini savunabilecek izleyicileri olduktan ve kuzeye Medine’ye göç etmek üzereyken, oradan ayrılmak üzereyken “Allah” Muhammet’e birden bire savaşma “vahyi”ni vermişti. Muhammet’in içinde bulunduğu durum değişmişti ve Muhammet’in Allah’ı da bu durumlarla birlikte değişmişti. Muhammet sadece insanları “uyaran” biri olmaktan militan bir “saldırgan”a dönüşmüştü. 

MUHAMMET’İN İLK ZAMANLARDAKİ TERÖRİST ETKİNLİKLERİ 

Muhammet, Medine’ye göç ettikten sonra Yahudilerle ve o bölgedeki putperestlerle çatışmalar içine girmeye başladı. Bunlar kronolojik bir sıralamayla verilmiş olmasa bile, Muhammet’in terörizmini canlandırmak için birkaç olay anlatılmıştır. Muhammet’in ilk terörist olayı, izleyicilerine “Yetkiniz altına giren her Yahudi’yi öldürün” buyruğudur. 

Allah’ın elçisi, “Yetkiniz altına giren her Yahudi’yi öldürün” dedi. Bunun üzerine, Muhayyisa b. Masud, sosyal ve iş ilişkileri içinde oldukları bir Yahudi tacir olan İbni Sunayna’nın üzerine atlayıp onu öldürdü. Huvayyisa o sırada daha Müslüman olmamıştı ama büyük ağabeydi. Muhayyisa onu öldürdüğünde Huvayissa, “Sen Allah’ın düşmanısın, karnındaki yağların çoğu onun zenginliğinden geldiği halde onu öldürdün mü?” diyerek ona vurmaya başladı. Muhayissa, “Bana onu öldürmemi buyuran kişi seni de öldürmemi buyursaydı senin kafanı keserdim” diye yanıt verdi. [8]

Bu olay Ebû Davut’lu Sunan anlamına gelen Sunan of Ebû Dawud, Kitap 13, 2996 numarada da anlatılmıştır: 

Muhayyisa şöyle anlattı: Allah’ın Elçisi (s.a.v.), “Eğer Yahudiler üzerinde zafer kazanırsanız onları öldürün” dedi. Bunun üzerine Muhayyisa, Yahudi tüccarlardan biri olan Şubayba’nın üzerine atladı. Bu adamın onlarla yakın ilişkileri vardı. Bundan sonra onu öldürdü. Bu sırada, (Muhayyisa’nın ağabeyi) Huvayyisa henüz İslam’ı kabul etmemişti. Muhayyisa’dan daha büyüktü. Muhayyisa Yahudi’yi öldürdüğünde, Huvayyisa onu dövmüş ve ona, “Ey Allah’ın düşmanı, Allah’ın adıyla yemin ediyorum ki, senin karnındaki yağların büyük bir kısmı onun malı mülkündendir” dedi.[9]

Bu cinayet Muhammet’in buyruğuyla işlenmişti. Bu Müslüman katilin ailesinin herhangi bir üyesini Muhammet’in kaprisine göre öldürmeye razı olduğuna dikkat edin. Muhammet, adamlarına Yahudi halkını nedensiz bir şekilde öldürmelerini buyurduğunda zalim bir suç şebekesi başkanından daha iyi biri değildi. Aynı şeyi Hitler de yapmıştı. Ve Sırplar da Kosovalı Müslümanlar’a aynı şeyi yaptılar. Muhammet’in Yahudiler’i öldürme buyruğu onu, Miloseviç, Hitler ve tarih boyunca Yahudiler’e zulüm yapmış olan diğerleriyle aynı sınıfa koyar. 

Aşağıdaki paragraf bir İslam bilgini olan Wensinck’ten alınmıştır. Wensinck şöyle yazmıştır: 

Hadislerin Muhammet’in, Kaynuka’nın kuşatılması, Kab’ın öldürülmesi ve Kurayzaoğulları’na saldırı gibi en zalim etkinliklerini tanrısal buyruk sayması hayret vericidir. Allah’ın vicdanı, yaratıklarının vicdanından daha elastik görünüyor. [10]

İbni İshak ve el-Vakidi, peygamberin Kab Eşref’in öldürülmesinden sonraki sabah, “Elinize geçirebileceğiniz her Yahudi’yi öldürün” dediğini bildirirler. 

Bu olay aynı zamanda el-Tabari’nin Tarihi’nin 7’ci cildinde de belgelenmiştir.[11] Bu da, Muhammet’in masum insanları, hatta Müslümanlar’la iyi ilişkiler içinde olan insanları sırf Yahudi oldukları için öldürdüklerini gösterir. Onların Muhammet’in izleyicileri olmamasından başka bu Yahudiler’in öldürülmesini haklı çıkaracak hiçbir şey yoktur. Bu cinayetler, Muhammet’in direkt buyruğuna itaat içinde işlenmişlerdi. 

İkinci terörist olay, Muhammet’in bir başka isteği üzere gerçekleştirilmiştir: Muhammet, adamlarından birinin 120 yaşında olan Ebû Afak adlı yaşlı bir Yahudi adamı öldürmesini istiyordu. Afak diğer Medineliler’i Muhammet’i sorgulamaya teşvik etmişti. İbni İshak olayı şöyle anlatmıştır: 

SALIM B. UMAYR'İN EBÛ AFAK’I ÖLDERME SEFERİ 

Ebû Afak, B. Amr b. Auf of the B. Ubayda kabilesinden biriydi. Allah’ın elçisi el-Harit b. Suwayd b. Samit’i öldürdüğünde hoşnutsuzluğunu göstererek şöyle demişti: 

Uzun yıllar yaşadım 

Ama Kayla Oğulları gibi 

Bir araya geldiklerinde 

Üstlendikleri şeyi yapma ve müttefikleri konusunda 

Onlardan daha sadık olan, 

Dağları deviren ve hiçbir zaman boyun eğmeyen, 

Bir topluluk ya da halk grubu görmedim. 

Onlara gelen bir atlı onları 

Her konu hakkında 

“Haram” ve “Mubah” diyerek onları ikiye ayırmıştır. 

Yücelik ve krallığa inansaydınız 

Tubba’yı izlerdiniz. 

Ek bir not olarak, Tubba, günümüzdeki Suudi Arabistan ülkesini istila eden Yemenli bir yöneticiydi. Kayla oğulları ona karşı koymuşlardı. 

Allah’ın elçisi, “Bu alçağı benim için kim halledecek?” dedi. Bunun üzerine, “ağıtçılar”dan biri olan B. Amr. B Auf’un kardeşi Salim b. Umayr, gidip onu öldürdü. Umama b. Muzayriya bunun hakkında şöyle demiştir: 

Sen Allah’ın dini ve Ahmet [Muhammet) adlı adam hakkında yalan söyledin! 

Baban olan kişi kötü bir oğul sahibi oldu! 

Bir hanif geceleyin sana 

‘Yaşına karşın şunu al bakalım, Ebû Afak!’ dedi. 

Seni gecenin karanlığında öldürenin 

insan mı, cin mi olduğunu 

bildiğim halde ben bunu kimseye söylemeyeceğim.[12]

İbni Sa’d’ın yazmış olduğu Kitab el-Tabaqat el-Kabir (Ana Sınıflar) adlı kitapta bu konuyla ilgili ek bilgiler bulunmaktadır: 

Bundan sonra, Allah’ın Elçisi (s.a.v.) Aralık ayında, Hicret’ten [İ.S. 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç] sonraki yirminci ayın başlangıcında Salim İbni ‘Umayr el-‘Amri’nin Yahudi olan Ebû ‘Afak’a karşı sariyyah [saldırısı, baskını] gerçekleşti. Ebû ‘Afak, Banu ‘Amr İbni ‘Awf’dandı ve yüz yirmi yaşına gelmiş olan ihtiyar bir adamdı. Yahudi’ydi ve insanları Allah’ın Elçisi’ne karşı kışkırtıyordu ve Muhammet hakkında alaycı şiirler yazıyordu. Büyük ağıtçılardan (البَكَّائين) biri olan ve Bedir Savaşı’na katılmış olan Salim İbni ‘Umayr, “Ya Ebû Afak’ı öldürmeye ya da onun önünde ölmeye yemin ediyorum” dedi. Bunun için bir fırsat kollamaya başladı ve bir gece hava çok sıcakken Ebû ‘Afak dışarıda açıkta yattı. Bunu bilen Salim İbni ‘Umayr, kılıcını onun ciğerine sapladı ve kılıç yatağa değene kadar üzerine bastırdı. Allah’ın düşmanı bağırdı ve izleyicileri olan insanlar onun yanına koştular, onu evine götürüp onu gömdüler.[13]

Çağdaş bir İslam bilgini olan Ali Daşti, 23 Years: A Study of the Prophetic Career of Mohammad (23 Yıl: Muhammet’in Peygamberliğinin Bir Etüdü) adlı kitabında şunları bildirmiştir: 

Çok yaşlı (120 yaşında olduğu söylenen) bir adam olan Ebû ‘Afak, Muhammet’i yerdiği için öldürülmüştü. Bu iş, “Bu alçak adamı benim için kim öldürecek?” diyen Peygamber’in isteğiyle Salem b. ‘Omayr tarafından gerçekleştirilmişti. Böylesine yaşlı bir adamın öldürülmesi Esma b. Marvan adlı bir şair kadına dokundu ve bu kadın Peygamber hakkında saygısızca bir şiir yazdı ve o da öldürüldü. [14]

Ali Daşti, Muhammet’in emrettiği bütün cinayetleri listelemeden önce şöyle yazmıştır: 

Böylece İslamiyet yavaş yavaş tamamen ruhsal bir misyon olmaktan, ilerlemesi yağmalardan elde edilen ganimetlere ve zekat vergisinin getirdiği gelirlere bağlı olan militan ve cezalandırıcı bir organizasyon olmak üzere değişmiştir.[15]

GÖZDEN GEÇİRME 

Burada başka bir adam, Muhammet’in buyruğu üzere öldürülmüştür. Bu adam 120 yaşındaydı. Muhammet ya da Müslümanlar için hiçbir fiziksel tehdit oluşturmuyordu. Yahudi önderlerle hiçbir konuşma yapılmadı, Ebû ‘Afak’la hiçbir diyaloga girilmedi; bu olay Muhammet’in kendisini eleştirenleri haksızca katletmesinin bir başka örneğiydi. ‘Afak, Medine halkını Muhammet’ten kuşku duymaya ve onu terk etmeye teşvik etmişti. ‘Afak, Muhammet’in sözlerini tuhaf ve diktatörce buluyordu. Muhammet’e iman eden Araplar’ı azarlıyordu. Muhammet bunu duymuştu ve 120 yaşındaki ihtiyar adamı hayatına değil de, inanılırlığına bir tehdit olarak görüyordu. Hiçbir kaynakta, ‘Afak’ın Arap yandaşlarına Muhammet’e saldırmalarını ya da ona zarar vermelerini söylediği konusunda hiçbir bilgi yoktur. Buna karşın, bu adam arkadaşlarının yararı için düşüncelerini söylediğinden ötürü Muhammet tarafından katlettirilmişti. 

Ancak Umama b. Muzayriya'nın şiirinin son sözleri bir şeyleri ortaya koyar: Seni gecenin karanlığında öldürenin insan mı, cin mi olduğunu bildiğim halde ben bunu kimseye söylemeyeceğim. 

Bu bildiri, Müslümanlar’ın tam olarak ne yaptıklarını bildiklerini göstermektedir. Muhammet’in isteği üzerine gözlerini kırpmadan adam öldürdüklerini biliyorlardı. Bunu gizli tutmak istiyorlardı, kötü işlerini halkın büyük çoğunluğundan saklamayı istiyorlardı. Umama’nın, ‘Afak’ı kimin öldürdüğünü bildirmeyeceğini söylemesinin nedeni budur. 

İnsan, izleyicilerine cinayet işleme emri veren insanları düşündüğünde, organize suç patronu ya da yoz bir politik önderi düşünebilir. Böyle olan insanlar arasında aklımıza gelen insanlardan biri de Saddam Hüseyin’dir. Bir Iraklı Saddam’ı eleştirseydi ona nasıl davranılırdı? Uluslar arası Af Örgütü, Irak’ta bir yıl içinde 1500’den fazla politik tutuklunun öldürüldüğünü bildirmiştir. Ya da Ayetullah Hümeyni’yi ele alalım. Köktendinci İslami rejimi, dünyanın her tarafındaki muhalif İranlılar’ın birçoğunu katlettirmiştir. Bu katil, yozlaşmış politik önderler Muhammet’in karakterini örneklemektedirler. Muhammet’in yöntemlerini izliyorlardı: İnanılırlığınıza ve gücünüze herhangi bir tehdit oluşturan herkesi öldürün: 

Üçüncü olay, Muhammet’in Esma b. Marvan adındaki bir kadını öldürmelerini istemesidir. 

‘ÜMAYR B. ‘ADIYY'NİN ‘ESMA’ D. MARVAN’I ÖLDÜRMEK İÇİN ÇIKTIĞI YOLCULUK 

Esma, B. Umayyya b. Zayd kabilesindendi. Ebû ‘Afak öldürüldüğünde bundan duyduğu memnuniyetsizliği göstermişti. Babasının tarafından olan ‘Abdullah b. el-Harit b. El-Fudayl, onun B. Khatma’dan Yazid b. Zayd adlı bir adamla evli olduğunu söyler. Bu kadın, İslamiyet’i ve izleyicilerini suçlayarak şöyle demişti: 

B. Malik veel-Nabit ve Auf ve B. El-Khazraj’e saygı duymuyorum. 
Sizden biri olmayan bir yabancıya
Murad ya da Madhhij [16] olmayan bir yabancıya itaat ediyorsunuz.
Ahçının pişirdiği yemeğin olmasını bekleyen aç bir adam gibi bekleyen
Bu adam reislerinizi öldürdükten sonra ondan size iyilik geleceğini mi bekliyorsunuz?
Aranızda onu gafil avlayarak ona saldıracak
Ve ondan gelmeyecek yardımı bekleyenlerin
Umutlarına son verecek gururlu bir adam yok mu? 

Hasan b. Tabit ona şöyle yanıt verdi: 

Banu Wa'il ve B. Vakıf and Katma
B. El-Kazraj’dan daha aşağı düzeydedirler.
Bu kadın akılsızlığa çağırıda bulunduğunda, 
Ağlayışında bu kadının vay başına 
Çünkü ölümü yaklaşmaktadır. 
Görkemli bir kökene sahip olan, 
Girişi ve çıkışı asil olan bir adamı tahrik etti. 
Gece yarısı olmadan bu adam onu kendi kanına buladı 
Ve bunu yaptığından ötürü de hiçbir suç sahibi olmadı. 

Allah’ın elçisi bu kadının söylediklerini duyduğunda, “Beni Marvan’ın kızından kim kurtaracak?” dedi. O sırada onunla birlikte olan Umayr b. Adiy el-Hatmi onu duydu ve hemen o gece onun evine gidip onu öldürdü. Sabahleyin Allah’ın elçisinin yanına gelip, ona ne yaptığını söyledi ve Muhammet de ona, “Allah’a ve onun halkına yardım ettin, ey Umayr!” dedi. Bir cinayet işlemiş olduğundan ötürü kendisine herhangi bir ceza verilip verilmeyeceği sorulduğunda, “O kadın için iki keçi bile toslaşmaz” dedi ve bunun üzerine Umayr kendi halkına döndü. 

O gün Marvan adlı kadına olanlar yüzünden B. Katma halkı arasında büyük bir karışıklık ve ayaklanma vardı. Bu kadının beş tane oğlu vardı ve Umayr, Allah’ın elçisi tarafından onlara gönderildiğinde, “Marvan adındaki kadını ben öldürdüm, ey Katma oğulları. Elinizden geliyorsa bana karşı koyun, beni bekletip durmayın” dedi. Bu, İslamiyet’in B. Katma halkı arasında güçlü olduğu ilk gündü, bundan önce Müslüman olanlar Müslüman olduklarını gizliyorlardı. Aralarından İslamiyet’i kabul eden ilk kişiler, ‘Okur’ adı verilen Umayr b. ‘Adiy ve ‘Abdullah b. Aus ve Kuzayma b. Tabit’ti. Marvan adlı kadının öldürülmesinin ertesi günü, B. Katma erkekleri Müslüman oldular çünkü İslamiyet’in gücünü görmüşlerdi.[17]

Ve İbni Sa'd'ın, Kitab El-Tabaqat El-Kabir adlı kitabı aşağıdakileri bildirir: 

SARIYYAH OF ‘UMAYR İBNİ ‘ADI 

Bundan sonra, Allah’ın elçisinin hicretinin üzerinden geçen on dokuz ayın başlangıcında, Ramazan ayının bitmesine beş gece kalmışken, ‘Umayr ibn ‘Adi İbni Karaşah el-Hatmi’nin, Banu Umayyah İbni Zayd’dan ‘Esma Bint Marvan’a karşı sariyyah’sı (saldırısı) gerçekleşti. ‘Esma, Yezid İbni Zayd İbni Hisn el-Hatmi’nin karısıydı. İslamiyet’le alay eder ve تُؤذي peygamberi gücendirir ve halkı ona karşı kışkırtırdı. Şiirler yazardı. ‘Umayr İbni ‘Adi geceleyin onun evine gelip girdi. Çocukları etrafında uyuyorlardı. Koynunda meme verdiği bir bebeği vardı. Adam kör olduğu için onu elleriyle yoklayarak buldu ve çocuğu ondan uzaklaştırdı. Kılıcını, kılıç sırtından çıkana dek onun göğsüne sapladı. Bundan sonra peygamberle birlikte Medine’de sabah namazını kıldı. Allah’ın elçisi ona, “Marvan kızını öldürdün mü?” dedi. O da, “Evet. Yapmam gereken başka bir şey var mı?” diye yanıt verdi. Muhammet, “O kadın için iki keçi bile toslaşmaz” dedi. 

Bu Allah’ın elçisinden işitilen ilk sözdü. Allah’ın elçisi ona, (gören anlamına gelen) Umayr, basir adını verdi.[18]

MÜZAKERE 

Şimdi bütün bunları özetleyip bir perspektife yerleştirelim. Muhammet, el-Harit b. Suvayd b. Samit’i öldürtmüştü. Bu, Ebû ‘Afak’ı kızdırmıştı, bunun üzerine bu olayın aleyhinde konuşmuştu. Bunun üzerine aynı şekilde Ebû ‘Afak da öldürtüldü. Bu olay ‘Esma b. Marvan’ı rahatsız etti ve bu kadın bu kötü işin aleyhinde konuştu. Kabilesindeki erkekleri Muhammet’e karşı harekete geçmeye çağırdı. Muhammet kadının söylediklerini duyunca onu da öldürttü. İlk bakışta, ‘Esma’yı öldürtme buyruğu haklı gibi gelebilir. ‘Esma insanları Muhammet’i öldürmeye çağırıyordu. Muhammet’in bu çağrıdan rahatsız olması anlaşılabilir bir şeydir. 

Ama bu olaya biraz derinlemesine bakalım ve ‘Esma’nın kabilesiyle ilişkisinin çerçevesini inceleyelim. 

1) İlk olarak, ‘Esma Muhammet’i iş başında görmüştü. Onu zalim bir katil olarak tanıyordu. Tabii ki bir katilin aleyhinde konuşmuştu. İkinci olarak, Esma’nın kabilesi Muhammet’in yönetimi altında değildi. Belki Muhammet’le bir antlaşmaları vardı, ama belki de yoktu. Her iki şekilde de, bu kadın düşüncelerini söylemekte özgürdü. Aralarında bir antlaşma var idiyse ve Muhammet kadının yersiz davrandığını düşünüyorsa kabilesinin önderlerine şikayette bulunabilirdi ve onlarda ona ya sessiz olmasını ya da sonuçlarına katlanmasını söyleyebilirlerdi. 

Bu olayın daha da dikkat çekici yanı, kadın öldürüldükten sonra Muhammet’in, “O kadın için iki keçi bile toslaşmaz” demesiydi. Bununla onun ölmesine kimsenin aldırmayacağını söylemek istiyordu (belki kimse aldırmazdı ama tabii ki, çocukları ve ailesi aldırırdı). Ayrıca, onun kabilesinden Müslüman olan insanlar vardı. Bu insanların onu dinlemeyeceği kesindi. Söylenilmek istenilen şey şudur: Eğer kimse onun öldürülmesine aldırmayacaksa o zaman kimse onun söylediklerine de aldırmayacaktı. Ayrıca onun kabilesinden olan insanlar Muhammet’in Ebû Afak’ı öldürttüğünü biliyorlardı ve bu adamın öldürülüşüne aldırmamışlardı. Bu yüzden, bu ışığın altında, kimse onun güçlü bir grubun lideri olan Muhammet’i öldürme çağrılarını dinleyecek kadar ciddiye almazdı. Halkından hiç kimse onun sözlerinden ötürü hayatlarını tehlikeye atmaya razı değildi. Söylemek istenilen şey, onun Muhammet için gerçek bir tehlike olmadığıydı. Bu kadın onu korkutmuyordu, kabilesinin reisi değildi ve fazla bir etki sahibi değildi ya da hiç etkisi yoktu. Bu kadın onun için küçük bir tedirginlikten fazlası değildi. Bu arada insan Muhammet’in onu neden kendisinin öldürmediğini merak ediyor. Muhammet için cinayetlerini başka birisine işletmek her zaman daha kolay olan bir şeydi. 

Şimdi günümüzdeki duruma bakalım. Orta Doğu’da Amerika’nın Büyük İblis olduğunu söyleyen Müslümanlar vardır. Bu Müslümanlar, Amerika’nın şiddetli bir şekilde yok edilmesi için çağrıda bulunmuşlardır. Büyük kalabalıklar sık sık bir araya gelip, “Amerika’ya ölüm” ya da Amerika’nın cumhurbaşkanlarından birine ölüm isteklerinde bulunmuşlardı. Hatta bu insanlar zaman zaman Amerikalılar’ı öldürmüşlerdir. Eğer Amerika ya da Amerika’nın cumhurbaşkanı, Muhammet’in ahlaksal standartlarını kullanacak olsa, Amerika’yı eleştirdikleri temel alınarak milyonlarca Müslüman’ı öldürmeleri haklı olurdu. Ama bu öfkeli insanların sloganları onlara karşı şiddet uygulanmasını gerektirmemektedir. Eleştiren insanlar ve eleştirilerle başa çıkmanın daha iyi yolları vardır. İnsanlar gençliğin verdiği ateşle sık sık yapmayı tasarlamadıkları ya da yapamayacakları şeyleri söylerler ya da yaparlar. Zamanla insanlar değişebilir ve barışçıl bir diyalog yoluna gidebilir. Ama eğer insanlar Muhammet’in örneğini izleselerdi, Amerika Tahran’ı bombalamakta haklı olabilirdi ve İsrail de yüz binlerce Arap Müslüman’ı öldürmekte haklı olabilirdi. 

Sonuç olarak, burada Muhammet’i rahatsız eden bir kadın görüyoruz ve Muhammet de onun susturulmasını istiyordu. Ebû Afak gibi o da geceleyin uyurken öldürülmüştü. Uyuyanları öldüren insanlar ne tür insanlardır? Canilerdir! 

EK GÖZLEMLER 

1) İslamiyet hakkında beni en çok dehşete düşüren şey, şiddete olan eğilimi ve Allah’ın isteğinin bir standardı olarak şiddet kullanmasıdır. ‘Umayr bunun kusursuz bir örneğidir. Muhammet’in bir dostu olan bir Müslüman adam olan ‘Umayr, Muhammet’in isteği üzere geceleyin bir kadının evine gidiyor, yatağında çocuğuyla uyumakta olan kadının bedenine kılıç saplayarak onu öldürüyor. 

Daha sonra Muhammet bu adama “Allah’a ve Allah’ın elçisine yardım ettiğini” söylüyordu. Eğer bu kadın Allah’ı gerçekten tehdit ediyor olsaydı, Allah onu kendisi öldüremez miydi? Allah’ın geceleyin gizlice insanların evlerine girip uyuyan kadınları öldüren adamlara mı ihtiyacı vardır? 

2) İslamiyet aslında nasıl bir dindir? ‘Umayr, ‘Esma’yı öldürdükten kısa bir süre sonra onun ailesinin evine gitmiş ve onlarla alay etmişti! Annelerini öldürdüğü ve onların da bu konuda hiçbir şey yapmaya güçleri olmadığından ötürü yüzlerine gülüp onlarla alay etmişti! Söylediklerini yeniden aktarıyoruz: 

Bu kadının beş tane oğlu vardı ve Umayr, Allah’ın elçisi tarafından onlara gönderildiğinde, 

Marvan adındaki kadını ben öldürdüm, 
ey Katma oğulları. 
Elinizden geliyorsa bana karşı koyun, 
beni bekletip durmayın” dedi. 

3) Sonunda, ilk gözlemimize benzer olarak, İslamiyet’in gücüne dikkat edin. Şu aktarıma bir bakın: 

Bu, İslamiyet’in B. Katma halkı arasında güçlü olduğu ilk gündü... Marvan kızının öldürülmesinden bir gün sonra B. Katma erkekleri Müslüman oldular çünkü İslamiyet’in gücünü görmüşlerdi. 

Öyleyse İslamiyet’in gücü, uyuyan bir kadını yatağında katledip bunun yanına kâr kalması mıdır? 

Güç sahibi olmak İslamiyet’in bir ilkesini haklı ve doğru mu yapar? Allah tarafından onaylanan “en büyü kılıca sahip olan mıdır? Bu tür çiğ güce saygı duyanlar sadece geceleyin insanların evlerine girip uyuyan insanları öldüren canilerdir. Her dinde hem iyi hem de kötü insanların var olduğunu biliyoruz ama bu durum farklıdır. Bu olay, İslamiyet’i başlatan adamı lekelemektedir: İslamiyet, Muhammet’in sözleri ve işleri üzerine kurulmuştur. Burada Muhammet’in bir kadını vahşice öldürttüğünü görüyoruz. Bu kadın onu sadece rahatsız eden biri olduğu halde, Muhammet’in aleyhinde konuştuğu için öldürülmüştü. 

Dördüncü olay, kendi kölesini öldüren bir Müslüman hakkındadır. Ebû Davut’un hadis koleksiyonunda şöyle okuyoruz: *** 

(4348) İbni Abbas: Kör bir adamın, Peygamber (s.a.v.) hakkında kötü konuşan bir kadın kölesi vardı, bu köle bir anneydi. Onun böyle konuşmasını yasaklamıştı ama kadın bu alışkanlığını bırakmamıştı. Bir gece kadın Peygamber (s.a.v.) hakkında kötü konuşmaya başladı. Bunun üzerine adam bir kama alıp onun karnının üzerine koydu ve kamayı batırıp onu öldürdü. Bacaklarının arasına gelen bir çocuk ondan akan kana bulandı. Sabah olunca Peygamber (s.a.v.) bu olaydan haberdar edildi. Peygamber halkı toplayıp, Allah’ın adıyla bu işi yapan adamın ayağa kalkmasını istedi. Adam titreyerek ayağa kalktı. Peygamberin (s.as.) önünde oturdu ve, “Ey Allah’ın Elçisi! Ben onun efendisiyim. Bu kadın senin hakkında kötü konuşuyordu, ben ona bunu yapmasını yasakladım ama susmadı. Onu azarladım ama alışkanlığını bırakmadı. Ondan inci gibi iki tane oğlum var ve o kadın benim yoldaşımdı. Dün gece yine seni kötülemeye başladı. Bunun üzerine bir kama alıp onun karnının üzerine koydum ve kamayı batırıp onu öldürdüm” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), “Bakın, tanık olun, onun kanının öcünün alınması mümkün değildir” dedi. [19]

Burada, Muhammet’in sırf kendisine hakaret ettikleri için insanların başkalarının öldürmelerine izin verdiğini görüyoruz. Bu olayda, Müslüman efendisinin cariyesi olan bir köle kadın Muhammet’i eleştirmenin bedelini hayatıyla ödemişti. Bu adamın kendi çocuklarından ikisinin annesini öldürdüğüne dikkat edin! 

Bir köle kadın Muhammet’le alay etmiş ve zalimce öldürülmüştü ve bu olay Muhammet’in onayını almıştı. Peki, bu köle kadın onun için bir tehlike mi oluşturuyordu? Müslümanlar, bir köle kadının eleştirisinden ötürü İslamiyet’i mi bırakacaklardı? Tabii ki, böyle bir şey olmayacaktı. Muhammet artık kendisine yönelik hiçbir eleştiriye dayanamıyordu; güvenilirliğine meydan okunmasını istemiyordu bu yüzden izleyicilerinin farklı görüşler belirten herkesi öldürmelerine izin vermişti. A, bu arada, devam etmeden önce, Sunan Ebû Dawud’dan önemli bir dipnota dikkat edelim: 

Bu da bir Yahudi ya da Müslüman olmayan herhangi birisi Peygamber (s.a.v.) hakkında kötü bir şey söylerse onun öldürüleceğini göstermektedir. El-Lait, el-Şafi'i, Ahmad ve İshak da bu düşüncededirler. Malik ve el-Auza’i, Peygamber (s.a.v.) hakkında kötü konuşmanın dinden dönme etkinliği olduğunu savunur. Böyle yapan bir Müslüman’dan tövbe etmesi istenir. Eğer tövbe etmeyi reddederse öldürülmelidir.[20]

İsa, Kendisini izleyenlerin Kendisini izlemek için ailelerinden hatta kendi yaşamlarından nefret etmeleri gerektiğini söylediğinde, herkes O’nun Kendisine olan sevgisine kıyasla bu sevgilerin böyle gözükmesi gerektiğinden söz ettiğini biliyordu. Buna ek olarak, İsa insanlara annelerine ve babalarına saygı duymalarını ve düşmanlarını sevmelerini buyurmuştu. Ama Muhammet kendisini izleyenleri kendi aile üyelerini bile öldürmeye teşvik etmişti! 

Beşinci olay, Muhammet tarafından Muhammet’in düşmanı Ebû Sufyan’ı öldürmek üzere gönderilen bir başka Müslüman adam hakkındadır.[21] Ancak, bu adamın cinayet girişimi başarılı olmamıştı. Evine dönerken tek gözlü bir çobanla karşılaşmıştı. Çoban da Müslüman adam da kendilerinin aynı Arap kabilesinden olduklarını söylemişlerdi. Akşam uyumadan önce, çoban kendisinin hiçbir zaman Müslüman olmayacağını söylemişti. Umayya çobanın uykuya dalmasını beklemiş ve sonra: 

Bedevi uykuya dalıp horlamaya başlar başlamaz kalkıp onu şimdiye kadar kimsenin öldürülmediği kadar korkunç bir şekilde öldürdüm. Okumun ucunu sağlam gözüne koydum ve sonra onu ensesinden çıkana zorlayana kadar üzerine abandım.[22]

Umayya geri dönüp Muhammet’le konuştu. Şöyle anlatır: 

Muhammet benden haberleri sordu ve ben de ona, olup bitenleri anlattığımda beni kutsadı.[23]

Demek ki Muhammet, uyumakta olan tek gözlü çobanı öldüren adamlarından birini kutsamıştı. Muhammet’i izlemeyi istemeyen bir başka adam da İslam’ın ismiyle öldürülmüştü. Muhammet’in kanlı izleri artıyordu. 

Altıncı olay, Muhammet tarafından Fazara kabilesine saldırmak üzere gönderilen Müslümanlar’ın hareketleri hakkındadır. Başlangıçta Fazara Müslümanlar’ı yenmişti. Yaralanan Müslüman önder öç alacağına yemin etmişti. İyileştikten sonra gidip Fazara’ya yeniden saldırmıştı. Çok ihtiyar bir kadın ele geçirilmişti. Anlatım şöyle devam etmektedir: 

....ve Umm Kirfa Fatma esir alınmıştı. Melik’in karısıydı, çok ihtiyar bir kadındı. Kadının kızı ve Abdullah Masada da ele geçirilmişlerdi. Zayd, Kuays’ın Umm Kirfa’yı öldürmesini buyurmuştu ve o da kadını çok zalim bir şekilde öldürmüştü (Tabiri, kadının iki ayağını iki deveye bağlayıp develeri kadın ortadan ikiye ayrılana kadar sürmüştü).[24]

Burada, Muhammet’in yoldaşları gidip bir Arap kabilesine saldırmışlar, bazı esirler almışlar ve sonra da esirlerine zalim canavarlıklar yapmışlardı. Bu adamlar temel insansal değerlerden öylesine yoksundular ki, ihtiyar bir kadını develeri kullanarak ortadan ikiye ayırmışlardı! İnsan Sırplar’ın yapmış olduğu korkunç şeyleri okuyunca rahatsız oluyor ve hisleri rencide oluyor. Ama acaba kaç Müslüman Muhammet’in yandaşlarının iğrenç davranışlarından ötürü alınmıştır? Muhammet de aynen Naziler kadar zalimdi. 

Yedinci olay, daha önce Muhammet’le alay ettiği için Muhammet’in buyruğu üzerine öldürülen bir başka köle kadın hakkındadır. 

Öldürülmesi gereken bir başka kişi de B. Taym b. Galib’li Abdullah Katal’dı. Müslüman olmuştu ve Allah’ın elçisi onu Ansar’lardan birinden fakir vergisini almaya göndermişti. Adamın yanında kendisine hizmet eden özgür kılınmış bir köle vardı. (Kendisi Müslüman’dı). Mola verdiklerinde adam ötekine kendisi için bir keçi öldürüp yemek yapmasını buyurmuş ve yatıp uyumuştu. Uyandığında adam hiçbir şey yapmamıştı, bunun üzerine ona saldırıp onu öldürmüş ve dinden dönmüştü. Yanında iki tane şarkı söyleyen kız vardı. Fartana ve arkadaşı Allah’ın elçisi hakkında alaycı şarkılar söylerlerdi, bunun üzerine bu kızların da kendisiyle birlikte öldürülmesini buyurdu. [25]

Şimdi burada durup bu paragrafı inceleyelim. Muhammet, dinden dönen bir adamı iki kız kölesiyle birlikte öldürülmesini buyurmuştu. Katal, erkek kölesini öldürdüğü için değil, dinden döndüğü için öldürülmüştü. İslam yasası, bir Müslüman’ın bir köleyi öldürdüğünden ötürü öldürülmesine izin vermez. Muhammet aynı zamanda iki köle kızın da kendisi hakkında alaycı şarkılar söyledikleri için öldürülmesini buyurmuştu. Muhammet hakkında alaycı şarkılar söylemelerinin tarihi en az bir yıl ya da uzun bir süre önceydi. Muhammet Mekke’yi ele geçirdikten sonra sıra o köle kızlardan öç almaya gelmişti. Bu köle kızlar, İslam’a ya da yeni İslami devlete karşı bir tehlike oluşturmuyorlardı. Sadece köleydiler. Sırf Muhammet hakkında komik şarkılar söyledikleri için öldürülmeleri buyurulmuştu. 

İbni Katal'ın şarkı söyleyen iki köle kızına gelince, biri öldürüldü, biri kaçtı. Sonra Muhammet’ten dokunulmazlık istedi ve Muhammet de bunu ona verdi.[26]

İkinci köle kız dokunulmazlık istemeseydi, Muhammet’in onu da öldürtecek olduğunu söylemeye gerek yoktur. Siz Sırplar’ın Bosnalı ve Kosovalı kadınları öldürdüğü haberlerini aldığınızda neler hissettiniz? Buna karşın Muhammet de aynı suçları işlemişti—bir kadını sırf kendisiyle alay ettiği için öldürtmüştü. 

Bir Müslüman, Muhammet’in köle kızları öldürmesini haklı görüyorsa o zaman Sırplar’ın Kosova’da yaptıklarını da haklı görmelidir. 

ÖZET 

Muhammet’in birçok insanı öldürttüğünü gördük. Muhammet bu insanların ölmeleri için istekte bulunarak, bu insanların ölmeleri için buyruk vererek, bunu ima ederek birçok insanı öldürttü, hatta yataklarında uyuyan insanları bile öldürttü. Hiçbir mahkeme, hiçbir yargılanma, hiçbir diyalog yoktu, eğer Muhammet’e hakaret ederseniz, eğer onun saygınlığından kuşku duyarsanız ve bunları dile getirirseniz o zaman öldürülüyordunuz. Erkekler ve kadınlar, gençler ve ihtiyarlar, herkes Muhammet’in nefretinden ötürü öldürülmüştü. Aşağıda Muhammet’in isteği ya da çabalarıyla işlenen yedi terörist cinayetin özetini göreceksiniz. 

1) İbni Sunayna, Yahudi bir adamdı. Sırf Yahudi olduğu için öldürülmüştü. 

2) Ebû Afak, 120 yaşında olan bir adamdı, uyurken öldürülmüştü. 

3) Asma Marvan, 5 çocuk annesiydi, uyurken öldürülmüştü. 

4) İki çocuk annesi bir köle kadın, uyurken öldürülmüştü. 

5) Tek gözlü bir çoban, uyurken öldürülmüştü. 

6) Bir saldırı sırasında yakalanan çok yaşlı bir kadın resmen ortadan ikiye ayrılmıştı. 

7) Bir köle kız Muhammet’le alay ettiği için öldürülmüştü. 

Bu insanların kaderini paylaşan daha birçok insan olduğunu ekleyeceğim. Yerim sınırlı olduğundan bunların hepsini burada listelememeyi seçiyorum. Muhammet’in bir terörist olduğuna hiç kuşkunuz olmasın. Günümüzde Müslüman teröristler, onun etkinliklerini izlemektedirler. İzleyicileri de tıpkı peygamberleri gibidir; günümüzün Müslüman teröristleri Muhammet’in yaptıklarını temel alan suçlar işlemektedirler. 

SORULAR 

1) Muhammet, kendisiyle aynı görüşte olmadıkları ya da kendisini eleştirdikleri için barışçıl Yahudiler’i, 120 yaşındaki ihtiyar bir adamı, 5 çocuk annesi bir kadını, köle kızları vb. öldürten Muhammet nasıl bir adamdı? 

2) Başkaları sırf sizinle aynı görüşte olmadıkları için ya da hatta sizinle alay ettikleri için onları öldürtmek doğru bir şey midir? Muhammet neden birazcık eleştiriye katlanamıyordu? Başkalarıyla aynı görüşte olmayanlar öldürülmeyi hak mı ediyorlar? Göz kırpmadan, geceleyin, gizlice, uyurlarken öldürülmeyi hak mı ediyorlar? Yoz politikacılar ya da organize suçlar işleyen insanlar böyle davranmıyorlar mı? 

3) Bu tür bir davranış günümüzdeki Müslüman teröristlerin davranışlarına benzer bir davranış değil midir? Gizlice işlerini yaparlar, masum insanları öldürürler, yasa ya da adalet olmadan öldürürler. Kendileriyle sadece aynı görüşte olmayan ya da hatta sözel olarak kendilerine karşı çıkan insanları öldürürler. 

4) Bu “İslami” değerler, adalet ve entelektüel dürüstlüğün değerlerine uygun mudurlar? Muhammet’in suçlarını eleştiren Amerikalılar ve Avrupalılar, konuşma özgürlüklerinin tehlikeye düşmesini mi beklemeliler yoksa gerçeği söyledikleri için öldürülme korkusuyla mı yaşamalılar? Müslümanlar’ın İslamiyet uğruna Amerikalılar’ı zaten öldürmeye başladıklarını hatırlayın. 

5)Eğer Muhammet, kendi başlarına düşünmeye razı olup kendisini eleştiren insanları öldürme sistemini kurduysa bu durum İslami toplumları nasıl etkilemiştir? Cezayir, İran, Irak, Afganistan, Mısır, Pakistan ve Sudan gibi İslami toplumlarda yapıldığını gördüğümüz şeyleri nasıl etkilemiştir? Bunun etkisinin gaddarca katliamlar, adam öldürmeler, işkenceler vb. olduğunu görüyoruz. Bunun sonucunda milyonlarca Müslüman da acı çekiyor çünkü politik bakımdan hırslı Müslümanlar, karşı konulmaz diktalar olan politik güce erişmek ve onu korumak için zalimlik gösterip adam öldürmekten çekinmeyen Muhammet’in örneğini izlemektedirler. 

6)Eğer Muhammet günümüzde hayatta olsaydı ve onun birçok insanı öldürdüğünü bilseydiniz, ne derdiniz? Onun gibi bir suçlunun suçlarından ötürü adaletin önüne konulmasını, yaşam boyu hapse atılmasını ya da cezası ölüm olan suçlarından ötürü yaşamını vermesini talep etmemeli miyiz? Bir zenciyi arabasının arkasına bağlayıp çekerek onu öldüren ırkçı bir beyaza kim sempati duyar? Buna karşın Muhammet bir adamın sırf parasını almak için ona işkence etmiş, sonra da onu öldürmüştür. Müslümanlar’a, Muhammet’in yaşam biçimini ve İslami yasayı izlemeleri çağrısı yapılır. Allah’ın adıyla başkalarını öldürmek onun stili ve sisteminin birer parçasıdır. 

7)Bizler Muhammet’in davranışlarını ahlakın insanca standartlarına göre değerlendirme hakkına sahip değil miyiz? Muhammet, Allah’ın son peygamberi olduğunu iddia etmiştir. Kendi sisteminin Tanrı’nın bütün insanlık için olan son vahyi olduğunu iddia etmiştir. Bu yüzden herhangi yaygın bir ahlak standardına göre Muhammet’in yaptıkları neden o kadar değildi? İnsansal ahlakın normal standartları adam öldürmeyi iğrenç bir şey olarak bulduklarından ötürü kendi kendisini zorla kabul ettiren bu adamın peygamberliğinin ahlakı nasıl değerlendirilir? Bizim ahlaksal standartlarımız neden Tanrı’nın sözde son peygamberinkini gölgede bırakmaktadır? 

8)Bu kulağa tıpkı Sırplar’ın yaptıkları gibi gelmiyor mu? Sırplar’ın tarihteki en vahşi gaddarlıkları yaptıklarını gördük. Buna karşın Muhammet de aynı şeyleri yapmıştır. Sırplar, Kosovalılar’ı sırf Sırp olmadıkları için öldürdüler. Muhammet de kendisini izleyen birini Yahudiler’i öldürmeye teşvik ettiğinde aynen bunu yapmıştır. Sırplar’ın Kosovalılar’ın mal varlıklarına el koyduklarını gördük. Muhammet de saldırdığı kabilelere aynen bunu yapmıştı. Muhammet, askerlerinin kadın kölelerin ırzına geçmelerine izin vermişti. Muhammet günümüzde hayatta olsaydı ona bir Sırp ya da Nazi derdik! 

9) Muhammet neden kurbanları kendisi öldürmüyordu? Muhammet neden birisinin öldürülmesini istediği her seferinde kirli işini her zaman başka birine yaptırıyordu? 

10) İslam’ın karanlık yanına bakın. Muhammet’in uyguladığı İslamiyet buydu. Bir dinin kurucusu kendisine karşı olduğu güçsüz bir kadını gece uyurken öldürtürse, onun dinini nasıl tanımlarsınız? 

11) Günümüzde İslamiyet’te insan hakları nerededir? Muhammet başkalarına konuşma özgürlüğü vermediyse bu İslamiyet’e nasıl aksetmektedir ve günümüzde İslami dünyada neler olup bittiğini görüyoruz? 

Rab İsa Mesih Günahsızdı


İsa kendi hakkında büyük bir söylemde bulunmuş ve kendisinin hiç günah işlemediğini söylemiştir.


İsa ''Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir? Gerçeği söylüyorsam, niçin bana iman etmiyorsunuz? Yuhanna 8: 46 

İsa'nın ileri sürdüğü büyük söylemi günahsız oluşunu hayatı ile de kanıtlamıştır.İsa'nın günahkar oluşunu şimdiye kadar kimse çürütememiştir.Petrus, Yuhanna ve Pavlus adlı elçilerin her biri de kendi yaşam deneyimlerine göre, Kurtarıcı’nın günahkâr olmadığını onaylamışlardı. Elçi Petrus, daha çok etkinlikleriyle tanınır, bu yüzden Rab İsa Mesih’in hiçbir günah işlemediği hakkında yazmıştı. Buna tezat olarak Elçi Yuhanna, içsel düşüncesel yaşam konusunda en çok düşünen ve onu en çok takdir edendi, bu yüzden Mesih’in içinde hiçbir günah olmadığı hakkında yazmıştır. 

Son olarak Elçi Pavlus, Elçiler arasından en çok eğitim görmüş ve en entelektüel olanıydı. Pavlus, Rab İsa Mesih’in hiçbir günah bilmediğini söylemiştir. 

Petrus “O günah işlemedi, ağzından hileli söz çıkmadı.” 1.Petrus 2:22 

Yuhanna “Mesih'in, günahları kaldırmak için ortaya çıktığını ve kendisinde günah olmadığını bilirsiniz.” 1 Yuhanna 3:5 

Pavlus – “Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı'nın doğruluğu olalım.” 2.Korintliler 5:21.

Kur’an’a göre İsa, pak ve günahsızdı. Diğerleri Arapça metni, “hatasız oğul” (Pickthal), “pak Oğul” (Şakir), “doğru olan oğul” (El-Hilali ve Han), “iyi oğul” (Ahmed Ali), “kutsal oğul” (Sale), “pak oğul” (Palmer), “kutsal oğul” (Rodwell), ve “en pak olan oğul” (Arberry) olarak tercüme ettikleri halde, Yusuf Ali’nin tercümesinde, Meryem Sûresi 19:19’de İsa için “kutsal oğul” der. 

Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi. Meryem 19:19 (Diyanet meali) 


Kur’an, Rab İsa Mesih’in Muhammet’le tezat olarak, pak, kutsal, iyi ve doğru olduğunu bildirir. Kur’an hiçbir zaman, İsa’ya günahlarından ötürü bağışlanma istemesi talimatı verildiğini bildirmez.

Muhammet, ideolojisini yaymak için insanları sindirmiş ve öldürmüştür. Onun yaptıkları ideolojik ve dinsel terörizm etkinlikleridir. Müslümanlar esin kaynakları olarak Muhammet’e baktıkları ve onun davranışlarını kendilerine örnek aldıkları için, Müslümanlar, peygamberleri Muhammet’in yaşamı ve öğretilerinde İslami terörist eylemler için destek bulmaktadırlar. Günümüzde Müslümanlar, kendilerinden farklı olan insanlara saldırmak ve onları öldürmek için bu gerekçeyi gösterirler. Müslüman teröristler bunu yaptıklarında sadık bir şekilde Muhammet’in izinden gitmektedirler. İsa adam öldürenleri kınamıştır ve Muhammet bu sınıfa girmektedir. 

Köpekler, büyücüler, fuhuş yapanlar, adam öldürenler, putperestler,
yalanı sevip hile yapanların hepsi dışarıda kalacaklar. Vahiy 22:15.

İsa, Yuhanna Müjdesi’nde, İblis’in başlangıçtan beri katil olduğunu ve Kendisini öldürmeyi isteyenlerin İblis’in çocukları olduğunu söylemiştir.

Siz babanız İblis'tensiniz ve babanızın arzularını yerine getirmek 
istiyorsunuz. O başlangıçtan beri katildi. Gerçeğe bağlı kalmadı. Çünkü onda gerçek yoktur. Yalan söylemesi doğaldır. Çünkü o yalancıdır ve yalanın babasıdır. Yuhanna 8:44

Muhammet güç sahibi olur olmaz, insanları öldürtmeye başladı. Günümüzde Muhammet’in çocukları da aynı kötü işleri yapmaktadırlar. İsa, bir gün insanların Tanrı’ya hizmet ettiklerini düşünerek Hıristiyanlar’ı öldüreceklerini öğretmişti.

... Evet, öyle bir saat geliyor ki, sizi öldüren herkes Tanrı'ya hizmet ettiğini sanacak. Yuhanna 16:2
Günümüzde, örneğin İran gibi Müslüman ülkelerde Müslümanlar, eskiden Müslüman olup da Hıristiyanlığı seçmiş olan insanları öldürmektedirler. Ve diğer ülkelerde de onlara saldırır ve onları tehdit ederler. İsa, izleyicilerine düşmanlarını sevmelerini ve kendilerine zulüm edenler için dua etmelerini öğretmiştir. İsa öğrencilerini gecenin karanlığında adam öldürmeye göndermemiştir, bunu yapan Muhammet’tir. İsa’ya karşı çıkan Samiriyeliler konusunda Mesih’in örneğine bir bakın:

Göğe alınacağı gün yaklaşınca İsa, kararlı adımlarla Yeruşalim'e doğru yola çıktı. Kendi önünden haberciler gönderdi. Bunlar, kendisi için hazırlık yapmak üzere gidip Samiriyeliler'e ait bir köye girdiler. Ama Samiriyeliler İsa'yı kabul etmediler. Çünkü Yeruşalim'e doğru gidiyordu. Öğrencilerden Yakup'la Yuhanna bunu görünce, "Rab, bunları yok etmek için bir buyrukla gökten ateş yağdırmamızı ister misin?" dediler. Ama İsa dönüp onları azarladı. Sonra başka bir köye gittiler. Luka 9:51-56.


Muhammet olsaydı, adamlarına Samiriye köyüne saldırmalarını, sonra da insanları öldürmelerini ya da köle etmelerini ve bütün mallarını mülklerini yağma etmelerini emrederdi. Muhammet güç kazandıktan sonra ordularına Müslüman olmayanlara saldırma emri vermiştir. O zaman, Tanrı’nın sevgi mesajını dünyaya getiren kişi aslında kimdir? Barışı öğreten kimdir? Muhammet adlı bu adamın Tanrı’dan olmadığı kesindir. Bunun yerine, Muhammet, İsa’nın, Matta Müjdesi’nde öğrencilerini kendileri hakkında uyardığı sahte peygamberlerden biridir. 


Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak. Matta 24:11

Kaynaklar

[1]Sahihi Buhari Cilt 9, Kitap 93, Hadis 482.
[2]Sahih Müslim, Kitap 004, Sayı 1212.

[3]İlk İslâm târihçisi. Meşhûr siyer âlimi ve muhaddis.İmâm-ı Ahmed bin Hanbel (r.a.): "Muhammed bin İshâk'ın hadîsleri hasendir", buyurmuştur. Şu'be bin Haccâc ise: "İbni İshâk hadîste mü'minlerin emîri idi" demiştir.İmâm-ı Şâfiî "Kim megâzî (târih ve savaşlar) ilminde derinleşmek, inceliklerini öğrenmek isterse, muhakkak ki o İbni İshâk'ın çocuklarındandır (Ya'nî İbni İshâk bu ilimde çok büyük âlimdir)" buyurmuştur. Yahyâ bin Sa'îd El-Kettân, İbni İshâk'ın sika (güvenilir) bir râvî olduğunu söylemiştir.

[4]İbni İshak, Muhammet’in Hayatı; İshak’ın Sırat Resul Allah Adlı Kitabının Bir Çevirisi anlamına gelen The Life of Muhammad: A Translation of Ishaq's Sirat Rasul Allah, A. Guillaume tarafından çevrilmiştir, Oxford University Press, Oxford, England, (1967’de Pakistan’ın Karaçi kentinde yeniden basılmıştır, 13cü baskı, 1998) 1955, sayfa .815.

[5] İbnİ İshak, The Life of Muhammad: A Translation of İshak's Sirat Rasul Allah (Muhammet’in Hayatı: İshak’ın Sirat Resul Allah adlı Kitabının Bir Çevirisi), çeviren A. Guillaume, Oxford University Press, Oxford, İngiltere, (1967 yılında Karaşi, Pakistan’da yeniden basılmıştır,13’cü baskı, 1998) 1955, sayfa 212-213.

[6] Bir önceki kaynağın aynısı, sayfa 192. 

[7] Bir önceki kaynağın aynısı, sayfa 194. 
[8] Bir önceki kaynağın aynısı, sayfa 205. 
[9] Bir önceki kaynağın aynısı, sayfa 369. 

[10] Dawud, Imam Ebû, Sunan Ebû Dawud: Açıklayıcı Notlar İçeren İngilizce Çeviriler Profesör Ahmet Hasan Sh. tarafından yapılmıştır. Muhammad Ashraf Yayınları, Lahore, Pakistan, İlk Baskı 1984 (1996 yılında yeniden basılmıştır), Cilt. II, Kitap XIII, Bölüm 1110, No. 2996, sayfa 850. 

[11] Wensinck, Arent J., Muhammet ve Medineli Yahudiler anlamına gelen Muhammad and the Jews of Medina adlı kitabı, K. Schwarz, Freiburg im Breisgau, Almanya, 1975, sayfa 113. 

[12] Tabari (838? – 923), Cilt VII, Toplumun Temeli: Muhammet Medine’de, İ.S. 622–626/ Hicret-4 A.H. anlamına gelen The Foundation of the Community: Muhammad at El-Madina, A.D. 622–626/Hijrah–4 A.H., El-Tabari’nin Tarihi anlamına gelen The History of el-Tabari (Ta’rikh el-rusul wa’l-muluk) adlı dizidendir: W. Montgomery Watt ve M.V. McDonald tarafından tercüme edilmiş ve açıklanmıştır, SUNY Series in Near Eastern Studies (New York Eyaleti’nin Yakın Doğu Etütleri Dizisi), Bibliotheca Persica, State University of New York Press, Albany, New York, 1987, sayfa 97-98. 

[13] Op cit., İbni İshak, sayfa 675. 

[14] İbni Sa'd (A.H. 168-230), Kitab el-Tabaqat el-Kabir, çeviren S.M. Haq & H.K. Ghazanfar, Kitab Bhavan, Yeni Delhi, Hindistan, 1972, Cilt II, sayfa 31. 

[15] Dashti, ‘Ali, 23 Years: A Study of the Prophetic Career of Mohammad, (23 Yıl: Muhammet’in Peygamberliğinin Bir Etüdü) Çeviren F.R.C. Bagley, Mazda Publishers, Costa Mesa, CA, 1994, sayfa 100. 

[16] Bir önceki kaynağın aynısı, sayfa 97. 
[17] Yemen kökenli iki kabile. 
[18] Op. cit., İbni İshak, sayfa 675-676. 
[19] Op. cit., İbni Sa'd, sayfa 30-31. 

[20] Dawud, İmam Ebû, Sunan Ebû Dawud: Açıklamalı Notlarla İngilizce Çevirisi Prof. Ahmad Hasan tarafından yapılmıştır, Sh. Muhamad Ashraf Yayınları, Lahore, Pakistan, Birinci Baskı 1984 (1996 yılında yeniden basılmıştır), Cilt III, Kitap XXXIII, Bölüm 1606, No. 4348, sayfa 1214-1215. 

[21] Op. cit., Ebû Davud, Not 3800, sayfa 1215. 
[22] Op. cit., İbni İshak, sayfa 673. 
[23] Op. cit., İbni İshak, sayfa 674. 
[24] Op. cit., İbni İshak, sayfa 675. 
[25] Op. cit., İbni İshak, sayfa 665. 
[26] Op. cit., İbni İshak, 550-551. 
[27] Op. cit., İbni İshak, 551.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Facebook Reklam

Blogger Template by Clairvo