9.06.2013

Tevrat'taki Şiddetin Nedeni

Eski Antlaşma’da insanların birbirine ya da kralların başka krallara karşı şiddete giriştiklerinden söz edilir. Bu şiddetin büyük bir kısmı Tanrı’nın iradesine aykırı olarak gerçekleşmiştir ve bu şiddeti gerçekleştirenler Tanrı tarafından mahkûm edilmiş ve cezalandırılmıştır. Eski Antlaşma’daki şiddetin bir türü de aslında Tanrı’nın kötü ulusları cezalandırmasıdır. Bu uluslar Tanrı’nın yetkisine karşı gelmişler, Tanrı’nın halkını günah işlemek için ayartmışlar, dünyada yozlaşmanın tohumlarını ekmişler ve ülkeyi kirletmişlerdir. Tanrı’nın Kenan’daki bu yedi ulustan kurtulmaya karar vermesinin nedeni kötülük daha fazla yayılmadan kötülükten kurtulmaktı. Benim bildiğim Tanrı İsrailliler henüz gelmeden çok önce Kenan’da yaşayanların yüreklerini tövbeye yöneltmek için onlarda işliyordu. Ne var ki, onlar yaşayan Tanrı’yla işleri olmasını istemiyorlardı. 

Tanrı ülkede yaşayanların yaptıkları iğrenç günahları sıraladıktan sonra İsraillilere şöyle dedi:

“Bu davranışların hiçbiriyle kendinizi kirletmeyin. Çünkü önünüzden kovacağım uluslar böyle kirlendiler. Onların yüzünden ülke bile kirlendi. Günahından ötürü ülkeyi cezalandırdım. Ülke, üzerinde yaşayan halkı kusuyor.” (Levililer 18:24-25, Eski Antlaşma)

Tanrı’nın yok edeceği halk arasında yaygın olan günahları Kutsal Kitap’tan alıntıladığım ayetlerle yazmak istiyorum. Böylece Tanrı’nın bu uluslarla İsrail’in savaştığı savaşlar aracılığıyla neden uğraştığını görebilirsiniz. Böyle bir halkı ülkeden kovmak yanlış mıydı? Siz bana söyleyin. Siz bu gibi insanların çocuklarınıza örnek olmasını ister misiniz?

“Onlar gibi de yaşamayacaksınız. Onların kurallarına uymayacaksınız.Hiçbiriniz cinsel ilişkide bulunmak için yakın akrabasına yaklaşmayacak. RAB benim. Annenle cinsel ilişkide bulunarak babanın namusuna dokunmayacaksın. O senin annendir. Onunla ilişki kurmayacaksın. Babanın karısıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Babanın namusudur o.

Annenden ya da babandan olan, ister seninle aynı evde doğmuş olsun, ister olmasın üvey kız kardeşlerinden biriyle cinsel ilişki kurmayacaksın. Kızının ya da oğlunun kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü onların namusu senin namusundur. Babanın evlendiği kadından doğan kızla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o babandan olmadır, senin kız kardeşin sayılır. Halanla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o babanın yakın akrabasıdır. Teyzenle cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o annenin yakın akrabasıdır.

Amcanın namusuna dokunmayacaksın. Karısına yaklaşmayacaksın, çünkü o senin yengendir. Gelininle cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü oğlunun karısıdır. Onunla ilişki kurmayacaksın. Kardeşinin karısıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü o kardeşinin namusudur. Bir kadının hem kendisiyle, hem kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Kadının kızının ya da oğlunun kızıyla cinsel ilişki kurmayacaksın. Çünkü onlar kadının yakın akrabasıdır. Onlara yaklaşmak alçaklıktır. Karın yaşadığı sürece onun kız kardeşini kuma olarak almayacak ve onunla cinsel ilişki kurmayacaksın. Âdet gördüğü için kirli sayılan bir kadınla cinsel ilişki kurmayacaksın. Komşunun karısıyla cinsel ilişki kurarak kendini kirletmeyeceksin. İlah Molek'e ateşte kurban edilmek üzere çocuklarından hiçbirini vermeyeceksin. Tanrı’nın adına leke getirmeyeceksin. RAB benim. Kadınla yatar gibi bir erkekle yatma. Bu iğrençtir. Bir hayvanla cinsel ilişki kurmayacaksın. Kendini kirletmiş olursun. Kadınlar cinsel ilişki kurmak amacıyla bir hayvana yaklaşmayacak. Sapıklıktır bu.” (Levililer 18:3, 6-23, Eski Antlaşma)

Zehirli Yiyecek Gibi

Tanrı ülkede yaşayanları, insanın midesindeki dışarı atılması gereken zehirli bir yiyeceğe benzetiyor. Bu yiyecek insanın midesini bulandırır ve sindirilemez. İşte Kenan’da yaşayanların kötülüğü böyle bir kötülüktü. Kenanlıların yok edilmesini okuduğunuz zaman bu olaylarla İsrail’in ilk tarihinde gerçekleşen olaylar arasındaki dramatik farkı görebiliyorsunuz. Kutsal Kitap’taki anlatımlarda birincil konu Tanrı’nın kutsallığıdır. Kenan’ın işgalinden yüzyıllarca yıl önce Tanrı, İbrahim’e ülkede yaşayan halkın günahlarının henüz sınıra gelmediğini söylemişti. Fakat oradaki halk ülkeyi kirletme sınırına geldiğinde ülke onları ‘kusacaktı.’

Nitekim Tanrı daha sonra İsrail ulusunu, Kenanlıların günahlarını tekrarlamama konusunda uyardı yoksa ülke onları da kusacaktı. Böylece Eski Antlaşma’yı okuduğumuz zaman, Tanrı’nın İsrail’i ülkeyi günahkârlığından temizlemek amacıyla adaletinin bir aracı olarak kullandığını görüyoruz. Daha sonra, tarihte Tanrı’nın Asurlular ve Babilliler gibi ulusları, günahları nedeniyle İsraillileri yok etmek için bir araç olarak kullandığını görüyoruz!

İbn İşak’ın Kitabı

Kuşkusuz siz ve ben Muhammed’in İslam’ı nasıl yaydığını görmek için orada değildik. Ama sizi kısa bir süre önce okuduğum İbn İşak tarafından yazılanlara yönlendirmek isterim. Onu tanıyor musunuz? Muhammed’ten hemen sonra yaşamış bir Arap’tı ve İ.S. 773 yılında ölmüştü. Muhammed ile ilgili az sayıda yaşam öyküsünden birini yazarak ünlenmiş bir yazardır. Adı, ‘Muhammed’in Yaşamı.’ 

Bu kitapta belgelenen şiddet, İslam’ı aşağılama amacına sahip batılıların uydurması değildir. Kitabın yazarı 8. Yüzyılın en saygın Müslüman yazarlarından biridir. Bu Arap Müslüman tarihçi Muhammed’e peygamberlik verildikten yaklaşık 85 yıl sonra Medine’de doğmuştu. Hicretten sonra yaklaşık 151 yılında Bağdat’ta öldü.

İşak’ın çalışması modern anlamda bir özyaşam öyküsü değil, daha çok kendisi tarafından toparlanmış, tarihsel dönemlere göre dizilmiş anekdot ve hadislerin bir derlemesidir. Yazıları hakkında neleri hatırlamamız gerekir? Üç şeyi hatırlayalım. Birincisi, derlemesinin peygamberin ölümünden sonra bir yüzyıl içinde tamamlandığını unutmayalım. İkincisi, kitabının gerçeğe bağlılığı ortada. Sonuncusu, o dönemde hâkim olan inanılmaz şiddetin derecesini kanıtlıyor.

Sizin şiddet eğilimli biri olduğunuzu düşünüyor muyum? Büyük olasılıkla değilsiniz. Eşim ve benim her gün karşı karşıya geldiğimiz Müslümanların çoğunluğu nazik ve iyi yürekli insanlardır. Yurtdışında olduğumuzda Müslümanlar hakkında konuşma fırsatına sahip olduğumuz zamanlarda hep şunu söyleriz, ‘Komşunuz Müslüman’sa, iyi bir komşunuz var demektir.’ Tanrı bize Orta Doğu’da yaşayan insanlar için özel bir sevgi verdi ve bunun gibi, Tanrı’nın size olan sevgisini anlatan bir web sitesine ulaşabildiğiniz için seviniyoruz.

Ne var ki, Müslüman arkadaşlarım ‘cihad’ ve İslam’da insanları öldürmenin ancak imanlarının saldırı altında olduğu durumlarda haklı sayıldığını söylediklerinde gülümsüyorum. İslam’ın barış dini olduğunu ve şiddete ancak kendini savunma amacıyla izin verildiğini söylüyorlar. Daha önce de söylediğim gibi, tanıdığım çoğu Müslüman’ın şiddet yanlısı insanlar olmadığını söyleyebilirim. Müslümanlar arasında en iyi tanıdığım halk olan Türkler için bunu kesinlikle söyleyebilirim. Genel olarak Türk halkı şiddet yanlısı değildir! Fakat onlar şiddet yanlısı değil diye, Kuran’da şiddetin buyrulmadığını söyleyemeyiz.

Benim gibi siz de Kuran’ı okuduysanız bu kutsal kitabında imanlı olmayanlara karşı şiddeti hoş gören pek çok ayet olduğunu bilirsiniz. Muhammed’in bütün Arabistan’ı 10 yılda ve onu izleyenlerin İspanya’dan Hindistan’a kadar olan toprakları 100 yılda, kanlı işgallerle ele geçirmesini ‘sadece kendini savunma amacıyla’ olduğunu mu düşünmeliyiz? Bunlar kanlı işgalden başka bir şey değildi, bu kadar basit.

Beni Yanlış Anlamayın! Ne siz ne de ben yüzyıllar önce olanları değiştirebiliriz. Bizim hatamız değildi. Ama geriye dönüp tarihe baktığımız zaman tarih konusunda dürüst olmamız gerekir, öyle değil mi?

Bu konuda düşünürken Tanrı’nın Eski Antlaşma’da Kenan’daki kentlerin yıkımıyla ilgili buyruğunun belirli bir halka, belirli bir zamanda ve yerde belli bir amaca yönelik olduğunu unutmayın. Bu dönemden sonra, başka hiçbir yerde Tanrı’nın İsrail ulusuna gidip başka putperest halkları yok etmeleri buyruğu verdiğini görmüyoruz, ne kendilerini savunmak ne de göklerinde yerin gerçek Tanrısı’na imanı yaymak için.

Nitekim Kuran’daki öldürme başka inançlara bağlı insanlarla sınırlı değildir. İslam inancını terk edenler için de geçerlidir. İslam Yasası’na göre İslam’dan dönen kişinin öldürülmesi gerekir. Bu konuda eski ve yeni Müslüman akademisyenler arasında farklı görüşler yoktur. Bazılarının Kuran’da İslam’dan dönen kişinin sadece sonraki dünyada cezalandırılacağını söylediğini savunduğunu biliyorum. Nahl 16:106-107’de bu düşüncenin temelini görebiliyorum. Kuşkusuz, siz, ben ve sokağın aşağısındaki kahvehanedeki bütün adamlar Kuran’ın ne söylediği konusunda kendi düşüncelerimizi ileri sürebiliriz. Fakat söz konusu Nisa 4:89 olduğunda bu ayetin anlamına karşı çıkmak haddimize düşmez, öyle değil mi? Bu ayet ne diyor? “Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.”

1979’da ölen Abul Ala Mawdudi, Cemaat-i İslam’ın kurucusudur. Kendisinin 20. yüzyılın en etkili Müslüman düşünürü olduğu söylenir. Çağımızda İslam’ın yeniden canlanmasının sorumlusu olduğu düşünülüyor. Mutlaka onun hakkında duymuşsunuz ya da yazılarını okumuşsunuzdur. Kuran’ın bütün imandan dönenler için ölümü öngördüğünü savunuyor ve buna kanıt olarak Tevbe 9’u kullanıyor. Kuran’ın tefsiriyle tanınan Baydawi, Nisa 4:89’un aynı anlama geldiğini söylüyor. İbn-Kathir de aynı şekilde, “Açıkça ya da gizli olarak inancından dönen kişiyi alın ve bulduğunuz yerde öldürün, diğer bütün imansızlar gibi” diyor. Ben akademisyen değilim ama bu ayetin anlamını anlamak için akademisyen olmak gerekir mi?

Yanlışsam lütfen beni düzeltin ama Yasa olarak Şeriat’ı kullanan ülkelerde hırsızlık yapanların sağ elinin kesildiğini duydum. Müslüman ülkelerde sol el kirli sayıldığı için, ‘temiz’ olan eli keserek, başkalarını kucaklama ya da selamlaşma olanağını da ortadan kaldırıyorlar. Ben de sizin gibi hırsızlığı savunmuyorum ama bu gibi suçlarla başa çıkmanın daha insancıl bir yolu olmalı. İslam’ı reddetmek isteyenlerin cezasının ne kadar ağır olacağı konusu tartışmaya bile açık olmamalıdır. İman kişisel bir konu, öyle değil mi? İman etmek ya da iman etmemek konusunda vereceğimiz karar kimsenin incelemesi altında olmamalıdır, hele de yargısı altında hiç olmamalıdır.

İncil’deki Şiddet

İncil’deki şiddet hakkında konuşmadık henüz. İncilde hiç şiddete yönelik bir emir, öğreti vs. bulabildiniz mi? İsa ne öğretti ve neyi savundu? İsa dedi ki,

“Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin. Bir yanağınıza vurana öbür yanağınızı da çevirin. Abanızı alandan mintanınızı da esirgemeyin. Sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin.

İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile kendilerini sevenleri sever. Size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır?

Günahkârlar bile böyle yapar. Geri alacağınızı umduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile verdiklerini geri almak koşuluyla günahkârlara ödünç verirler. Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin. Alacağınız ödül büyük olacak, Yüceler Yücesi'nin oğulları olacaksınız. Çünkü O, nankör ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir.” (Luka 6:27-35, İncil)

“'Komşunu seveceksin, düşmanından nefret edeceksin' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin. Öyle ki, göklerdeki Babanız'ın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır.” (Matta 5:43-45, İncil)

“İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.” (Luka 6:31, İncil)

“Hiç kimsede, insanın, dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur.” (Yuhanna 15:13, İncil)

Hıristiyanlığın ve İslam’ın yayılmasının ilk iki yüzyılları arasındaki en önemli fark büyük olasılıkla bildirilerini yaymak için kullandıkları yöntemdir. Bu yöntemlerin her biri, her bir inancı esinleyen Tanrı’dan mı etkilenmişti? Böyle ise, bu iki imanın aynı Tanrı tarafından esinlenmemiş olduğu olasılığını düşünmeli miyiz? Ama o zaman bu nasıl olabilir? Bu farkı başka nasıl açıklayabiliriz? Belki de farklı yöntemlerin oluşu, bildirileri yayan insanların kişiliklerinden kaynaklanmasına atfedilmeli. Bu kararı size bırakmak istiyorum.

İncil’de Hıristiyanlığın yayılışının tarihini okuyabilirsiniz. İncil’de Elçilerin İşleri’ni okuyun ve Hıristiyanların başkalarını inançlarını kabul etmeye zorlayıp zorlamadıklarını görün. İnsanlar üç seçenek mi tanıdılar: İsa’ya inan, vergi öde ya da öl? Sevgili dostlar, sevgiyi hiçbir şey ezemez. Tanrı İncil’de kendisini şöyle tanıttı: ‘Tanrı sevgidir.’ Kendisi sevgi olduğu gibi, sevgisinden kaynaklanarak adımıza yaptıklarını okuyoruz. Tanrı, yıllar, yüzyıllar içinde değişti mi? Hayır, değişmedi. Bakın, 1. yüzyılda olsa, 7. yüzyılda olsa, 21. yüzyıl da olsa kendisi hakkındaki bildirinin nasıl yayılmasını istiyor? Elçilere buyruğu şöyledir:

“Mesih'i Rab olarak yüreklerinizde kutsayın. İçinizdeki umudun nedenini soran herkese uygun bir yanıt vermeye her zaman hazır olun. Yalnız bunu yumuşak huyla, saygıyla yapın. Vicdanınızı temiz tutun.” (1.Petrus 3:15-16, İncil)

“Bunun için, sevgili çocukları olarak Tanrı'yı örnek alın. Mesih bizi nasıl sevdiyse ve bizim için kendisini güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak nasıl Tanrı'ya sunduysa, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün.” (Efesliler 5:1-2, İncil)

Benzetmeler

Bu sevgi dolu Tanrı’yı henüz bulamadıysanız, O’nu yanlış yerde arıyor olabilirsiniz. Müslüman bir ülkede yetiştiyseniz bu şok edici bir ifade, öyle değil mi? Eminim dininizin en son ve büyük tek tanrılı inanç olduğuna inanıyorsunuz. En son ve büyük inanç olarak her açıdan Yahudilik ve Hıristiyanlıktan üstün olduğuna inanıyorsunuz. Okulda şöyle bir benzetme duymuş olabilirsiniz: Yahudilik ilkokul gibiydi, Hıristiyanlık lise gibi, İslam ise üniversite gibi. Her din Tanrı’dandı ama her biri giderek daha soylu ve iyiydi. Zaman içinde Tanrı hakkında daha fazla şey öğreniriz.

İnançlarımızın başka şekillerde de kıyaslandığını duymuş olabilirsiniz. Her durumda, Tanrı’dan gelen en son vahiy olduğu için İslam’ın daha üstün olduğuna inandırıldınız. Tabii ki, neye isterseniz ona inanma hakkınız var. İnancınıza saygım sonsuz. Fakat iki çok önemli soruyu göz ardı etmeyin. İslam, güç kullanımı konusunda İncil’in öğretişlerini iyileştirdi mi? Yoksa Yahudi tarihinde eleştirdiğiniz şiddet kullanımı dönemine geri mi döndü? Şayet İslam gerçekten Hıristiyanlığın yerine geçtiyse, o zaman İsa’nın sevgi hakkındaki öğretişlerini sadece korumakla kalmamalı aynı zamanda bunları genişletmelidir.

Kaynak:www.cennetvaadi.com'dan alıntılanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Facebook Reklam

Blogger Template by Clairvo