18.12.2012

Muhammedin Ay Mucizesi Var mı?

Soru:Muhammed mucize yapmış mıdır?Muhammed'in diğer peygamberler gibi mucizesi var mıydı?Muhammed Peygamberliğini mucize ile kanıtlayabildi mi?



Mucize,sözlük anlamı olarak ,Peygamberlerin kendilerine inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla Tanrı'nın iznine bağlı olarak gösterdikleri olağanüstü olaylar, hâller, tansık(1)



Kutsal Kitap'ta peygamberlerin Mucizeleri


Kutsal Kitap'ta Rab peygamberleri insanlara inansınlar diye peygamberlerine mucizeler ile destekliyordu.Kutsal Kitap'ta da Rab Musa'ya İsrail halkını firavundan kurtarmak için gönderdiği zaman Musa'ya değneğini yılana çevirme(2),elini deri hastalığına çevirme ve tekrar eski haline döndürme(3) ve Nil'den su alıp toprağa dökerek onu kana çevirme mucizesi(4) vermişti.Kuran'da da bu mucize Kasas suresinin 31. Ve "Asânı at!" (denildi). Musa (attığı) asâyı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlar dansın" (buyuruldu). ayetinde geçmektedir.Fakat Nil'den su alıp toprağa dökerek onu kana çevirme mucizesi Kuran'da mucize olarak geçmemektedir.

İsa Mesih'in mucizeleri ise Kutsal Kitap'ta İsa'nın kaydedilen ilk mucizesi; Celile'nin Kana köyünde bir düğünde, düğün sahibinin evindeki şarabın bitmesi sonucu suyu şaraba çevirmesi ile ortaya çıkmaktadır.(5)Felçlileri ve alacaları iyileştirmesi(6),balık sayısının artması(7),ölüleri diriltmesi(8),cinleri çıkartması(9) ve daha bir çok mucize yapmıştır.

O zaman Rab peygamberleri insanlara inansınlar diye peygamberler olduklarını mucizeler ile desteklediyse eğer Muhammed'de peygamberliğini kanıtlamak için mucize yapmış mıdır?

İslami kesimde genel kanıya göre Muhammed'in mucizeleri şöyledir;Ayı ikiye bölmesi,Muhammed’in göğsünün yarıldığı ve kalbinin yerinden sökülüp temizlendikten sonra yerine konulduğu,cennetten gelen bir hayvanla bir gece de Mekke´den Kudüs`e gitmiş aynı gece bir merdivenle yedi kat göğe çıkmış, oradan kendisine verilen bir uçan döşekle Tanrı`in yanına gitmiş ve ayni gece Mekke`ye geri dönmüş,tükürüğüyle ağrıyan gözleri iyileştirmiş,Muhammed tuvalete dışarıya çıktığında ona dul da olsunlar diye ağaçlar da onunla birlikte yürürmüş,uzun zamandır camide bulunan bir kütük onu camiden dışarı çıkaracakların da Muhammed´den ayrılmak istemeyen kütük inleyerek ağlamaya başlamış,Hubeydiye`de, susayan Müslümanların susuzluğunu gidermek için on parmağı on çeşme olmuş.Duasıyla yiyecekler çoğalırmış,peygamberin bir düşmanı ölünce toprak onu kabul etmemiş, üç kere dışarıya fırlatmış,gelecekte ne olacağını bilirmiştir.


Ayın Yarılması diye bir mucize var mıdır ?


Muhammed zamanında ayın bir mucize olarak ikiye yarıldığı ve sonra yeniden birleştiği, bir takım ulema ve ravilerce anlatılagelmiş, buna ayın yarılması mucizesi denmiştir. Sahih bir islam tarihi yazımına olan ihtiyaç bu tür rivayetleri okudukça bir kez daha kendisini hissettiriyor.


Bu yazıda, Kamer suresinin bu ayetinin gerçek anlamının ne olduğunu ve olabileceğim izaha çalışaca­ğız. Ay yarılması denen sözde mucizenin gerçek olup olmadığı hakkında akla takılan sorulara yer vereceğiz.


Olay nasıl oldu?


Muhammed zamanında hicretten beş sene evvel Mekke’de bir akşam vakti dolunay halindeki ayın ikiye bölündüğü rivayeti Buhari, Müslim, Tirmizi, Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud, Beyhaki ve daha bir çok kaynak tarafından nakledilmiştir. Olayın sahabe arasındaki ravileri ise Enes b. Malik, Abdullah b. Mesud, Abdullah b. Ömer, Cübeyr b. Mut’im, Ab­dullah b. Abbas ve Hz. Ali’dir.

Tefsir kitaplarına baktığınızda Hadis kitaplarından esinlenerek -aslında buna, hadis kitaplarının manyetik etkisi altında kalarak desek daha doğru olur-ilgili ayetin aynı şekilde, ayın gerçek anlamda yarıldığına delalet ediyor tarzında yorumlandığını görürsü­nüz.

Tüm bu klasik eserlerde ortak olan bir tarafı varsa o da “gerçekten ayın ikiye bölündüğünün” anlatılması­dır. Tüm diğer hadis kitaplarındaki rivayetlerin de özeti mahiyetinde olduğu için biz Buhari’nin konuyla ilgili olarak Kitabı’na aldığı rivayetleri ele aldık, bera­ber okuyalım:

1 – “Müsedded …İbni Mesud’tan: Dedi ki (İbni Mes’ud), Rasulullah zamanında ay iki parçaya ayrıldı. Bir parça dağın üst tarafında, bir kısmı da diğer tarafında idi. Rasulullah ‘şahid olunuz’ dedi.”
2 – “Ali (îbni Abdillah) …Abdullah’dan (İbni Mes’ud olmalı): Biz Rasulullahla beraberdik, ay yarıl­dı ve iki parça oldu. Bize ‘şahid olun’ buyurdu.”
3 – “Yahya b. Bükeyr …İbni Abbas’dan: Ay Rasu­lullah zamanında yarıldı.”
4 – “Abdullah b. Muhammed …Enes’den: Ay iki fırkaya ayrıldı.”(10)

Buhari'nin hadislerinin hepsi bu kadar.

Olayın hicretten beş sene önce gerçekleştiği, yu­karıda Abdullah b. Muhammed’in Enes’den yaptığı rivayete göre, müşriklerin Muhammed’den mucize istedikleri, bunun üzerine gerçekleştiği, diğer rivayet­lerde ise böyle bir talebin bulunmadığı anlaşılıyor. Yine bazı rivayetlerde olayın Mina’da gerçekleştiği, ayrıca Müslim’in İbni Mes’ud’dan ve Ahmed’in Enes’den yaptığı rivayetlere göre de iki defa bölünme olayının olduğu bildirilmektedir.

Yine bu rivayetlere bakılırsa, ay yarıldığında müşrikler, “bu İbni Ebi Kebşe’nin (Peygamberimiz kastediliyor) büyüsüdür” demişler. Sonra, Muhammed bizi büyülese dahi tüm insanları büyüleyemez ya, dışa­rıdan gelenleri bekleyelim ve bir de onlara soralım de­mişler, seferden gelenler olayı doğrulamışlar. (11)

İbni Kesir de ayın yarılmasının şimşek çakar gibi çok ani bir süratte olduğu ve hemen geri kapandığı gö­rüşündedir.

Kuran'a göre Ay'ın Yarılması Olayı

“Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. Onlar ne zaman bir mucize (ayet) görseler ‘eskiden beri devam edegelen bir büyüdür’ derler. Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin bir gayesi (durma yeri) vardır. Andolsun onlara kötülükten önleyecek nice haberler gelmiştir. Bunlar, gayesine ulaşan birer hikmettir. Fakat peygamberlerin uyarıları fayda vermiyor. Çağıranın görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağır­dığı gün sen de onlardan yüz çcvir.” (Kamer- 1-6. ay­etler)


Görüldüğü üzere surenin bu ilk ayetlerinde, insanlara kıyametin yaklaştığı, bir gün hesaplaşma anı­nın geleceği hatırlatılmaktadır. Sure, ilk olarak “kıya­met yaklaştı ve ay yarıldı” sözüyle başlıyor. Burada ilk olarak, kıyametin yaklaştığının ihtar edildiği kesin­dir, bunda şüphe yoktur. Fakat ayetin ikinci kısmı, yani “ay yarıldı” ifadesine gelince işte olayın yanlış anlaşılması buradan itibaren başlıy­or. Lakin bu meseleyi Kur’an’a bütüncül bir şekilde baktığımızda anlamakta hiç bir güçlük çekmeyiz.

Kuran’da “yarıldı” ve benzerî ifadeler:

Kamer suresinin bu ilk ayeti, yani “ay yarıldı” ifadesi esasen Kur’an’daki benzerlerinden birisidir. Bil­hassa kıyamet sahnelerinde tasvir eden, ahiret ahvalin­den bahseden surelerde ve ayetlerde, bu şekilde “gök yarıldı” “yer yarıldı” gibi deyimler kullanılmıştır. Biz şimdi bu ayetlerden bazılarını okuyucunun dikkatine sunacağız:

l- “O gün gökyüzü beyaz bulutlar halinde yarılıp melekler bölük bölük indirilirler.”(12)
2 – “Gök yarılıp da erimiş yar gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman”(13)
3 – “Gök de yarılmış, çatlamıştır.” (14)
4 – “Gök yarıldığı zaman“(15)

Bu ayetlerin hepsinde de “yarılma” olarak tercü­me edilen fiiller ş-a-k-k-a fiilinin türevleridir ve hepsi de mazî diliyle kullanılmıştır. Yani hepsi de gele­cekte, kıyametin kopması anında vuku bulacak hadise­leri bildirmesinc rağmen, hep mazi (geçmiş) diliyle anlatılmıştır. Ama bu ayetler nasıl “yarılacak”, (“o gün) yarılır” gibi tercüme ediliyorsa, Kamer suresinin ilk ayetinin de bu şekilde tercüme edilmesi olanaksız değildir ve tercüme edilmese de biz o anlama geldiğini bilmeliyiz.

6 – “Sonra toprağı bir yarışla yardık.“(16)
7 – “O gün yer yarılır, onlar kabirlerinden dışarı çıkarlar…(17)

Yukarıda dediğimiz gibi, bizzat ‘ş-a-k-k-a” türev­li fiillerin kullanıldığı bu ayetlerin dışında), anlam ola­rak yine aynı, yani “yarılma” olayından bahseden, değişik kelime ve fiiller Kur’an’ın Mekki ayetlerinde kullanılmaktadır. Bunlardan birisi Müzemmmil suresi­nin 18. ayetinde geçen “münfetir” kelimesidir: “Gök kubbe yarıldığı zaman” Bir diğeri ise Nebe suresinin 19. ayetindeki “fütiha” kelimesidir: “O gün gök yüzü açılır…”


Daha bu ayetlerin dışında, Mekke’de nazil olup, kıyametin kopuşu ve ahiret ahvalini tasvir eden sure­lerde böyle, alışılmışın dışında olayların cereyan ede­ceği çok sık bir şekilde vurgulanmaktadır.


“Yer yarıldığı (zaman) (18),“Güneş katlanıp durüldüğünde, yıldızlar kararıp döküldüğünde, dağlar sallanıp yürütüldüğünde… denizler kaynatıldığında…”(19) gibi ay­etler sözünü ettiğimiz tasvir ayetlerinden sadece bir kaçıdır.


Şimdi Kamer suresinin ilgili ayetini bu ayetlerden ayırmaya imkan var mıdır? “Ay yarıldı” ayetinin, bu yukarıdan beri sıraladığımız ayetlerden hiç bir farkı yoktur anlam itibariyle. Yani o da kıyametin -tıpkı se­manın yarılmasından bahsedildiği gibi, dağların atılmasından denizlerin kaynatılmasından söz edildiği gibi- ayın da yarılacağı bildiriliyor.

Kur’an’ın anlattığına göre kıyamet denen olayın normalin ötesinde bir hadise olacağı anlaşılıyor. Ama insanoğlunun tecrübe edemediği ve mahiyeti hakkında şimdilik fazla bir bilgi sahibi olmadığı bu sahnenin bir parçası olan ay yarılmasının da nasıl vuku bulacağı hakkında bir şey dememiz zordur.


Konuyla ilgili olarak önemle altını çizmemiz ge­reken husus, Süleyman ATEŞ’in isabetli tesbitinde olduğu gibi (20), Kur’an-ı Kerim’de gelecekle il­gili haberlerin geçmiş (mazî) diliyle bildirilmesidir. Buna Nahl suresinin l. ayetini örnek vermektedir sayın Ateş: “Allah'ın emri gelmiştir…”


“Kıyamet yaklaştı ay yarıldı”nın anlamı da “Kı­yamet yaklaştı o gün ay yarılacaktır” anlamındadır. Yani ayın yarılması, vukubulmuş bir olay değildir. Belki vuku bulacaktır. Araf suresinin 44-50. ayctilerinde Cennet ehli ile Cehennem ehlinin ahiretteki ahvali anlatılıyor. Bu olaylar hep, “nida ettiler”, “bulduk (derler)”, “buldunuz mu” gibi mazî diliyle sözcüklerle anlatılmaktadır. Oysa anlatılanların ahiretle yani gelecekte gerçekleşeceği apaçıktır.

Öte yandan Nesefî ve Hasan Basrî’nin ay yarılmasının “gelecekte gerçekleşeceği” görüşünde oldukları da bildirilmiştir. (21)


Rivayetlere Göre Ay'ın Yarılması


Kur’an’dan sonra en sahîh kitap (!) diye kabul edi­len Buhari ve sair hadis kolleksiyonlarında ayın Muhammed zamanında yarıldığına ilişkin bir yığın hadis bu­lunmaktadır. Her ne kadar, merhum Seyyid Kutup gibi bir müellif de olayın tevalüren (!) nakledildiğini yaz­mışsa da, tevatürle hiç bir suretle ilgisi yoktur. Çünkü yazının baş tarafında da belirttiğimiz gibi bu olay en nihayetinde 5-6 tane sahabe tarafından (İbni Mes’ud, İbni Ömer, Enes, İbni Abbas, Cübeyr, Ali) rivayet edilmektedir ve sonuç itibariyle ahad haberdir. Ahad haberle tevatür olmayacağını ve bunun bir itikadi durum hasıl etmekten oldukça uzak olduğunu ise her­kes bilir.


Bu ravilerden Hz. Ömer’in oğlu Abdullah Mekke’de iken çok küçük yaşta olması gerekir. Çünkü Medine’de Uhud savaşında çocuk yaşta bulunduğu için 15 yaşlarında kabul etsek ayın yarılması vuku’u zamanında (hicretten beş sene öncesi) yedi yaşlarında bulunması gerekir. Enes de bu esnada belki doğma­mış, belki de bir iki yaşlarında idi. Çünkü Medine’de dört yaşlarında bulunuyordu. Abdullah îbni Abbas ise henüz doğmamıştı.(22) O’nun hicreten üç yıl önce doğduğu biliniyor. Olayı görme ihtimali bulunan tek kişi İbni Mes’ud’dur.(23)

Görüldüğü üzere, İbni Mes’ud’un dışındaki ravilerin çoğunluğu hicrete beş sene kala, yani ay yarılmasının -sözde- vuku’u yılı çelik-çomakta, oyunda-eğleşte çocuklardır. Üstelik içlerinden bazıları henüz doğma­mıştır. Acaba Rasulullah’ın yanından hiç ayrılmayan arkadaşları, niçin bu olayı görmemişler ya da görmüşlerse rivayet etmemişler de, bu üç beş tane küçük yaştaki çocuk görmüştür? Olayın taşradan, bağdan bahçe­den gelenden v.s. hiç anlatılmamaktadır. Diğer yandan yine İbni Abbas’dan “ay yarıldı” ayetinin Rasulullah zamanında ay tutulması olayı üzerine indiği de rivayet edilmiştir. Yani rivayetler arasında çelişki ve tutarsızlık alenen göze çarpmaktadır.

Şimdi hala müslümanlar, Kur’an’ın sarih olarak bildirmemesine rağmen, rivayetlere dayanarak ayın yarıldığına inanacaklar mıdır? înanacaklarsa bu, Kur’an’ı hiçe sayan bir inanış değil midir? Körü körüne ataların izinden gitmenin adı değil midir bu?


Ayın yarılmasının müşriklerin Muhammed'den mucize istemeleri üzerine gerçekleştiğine dair güveni­lir bir rivayet yoktur. Mevdudi bunun sadece İbni Abbas tarafından rivayet edildiğini söylüyorsa da (24), yazımızın baş tarafında kaydettiğimiz Buhari hadislerindcn Enes rivayetinde de olayın müşriklerin mucize isleklerinden sonra vuku bulduğu anlatılıyordu.



Oysa böyle bir olay gerçekleşmemiştir. Kamer suresinin bu ilk ayeti kıyametin yaklaştığını ihtar et­mekten başka bir anlamda değildir.


Rivayetlerin tenkidini kabullenemeyecek Müslümanlar, “Tanrı ayın yarılmasını isterse neden olmasın” diye pirimitif bir itiraz yükselterek işin içinden sıyrılmaya çalışacaklardır. Evet Tanrı her şeye kadirdir. Bizim tartışmamız Tanrı’nın ay küresini yarmaya kadir olup olmadığı değildir. Bizim tartışmamız, böyle bir olayın olup olmadığı sorunudur ki olmadığını ileri sü­rüyoruz. Tanrı’ın her şeye kadir olması, O’nun düzen­siz ve planına aykırı şeyler yaratması demek değil­dir.

Olayın gerçekliği üzerinde düşünmeyen Müslümanlar, bu sefer oturup ayın nasıl yarılabileceğini bir­takım kozmolojik öncüllerle ispatlamaya çalışmışlar­dır. Öte yandan ayın yarılmasının şimşek çakar gibi bir iki saniye içinde olup bitmiş bir olay olduğu (!) kabul görmekledir. Bunun imkanını akıl almaz. Kaldı ki böyle olsa bile, şimşek çakması insanlar için ne oranda bir mucize ise, ayın yarılması da o oranda mu­cizedir! Şimşek çakar gibi ikiye ayrılan ay’ın (!) insan­lar hiç farkına varamayacaklar, “bize bir kez daha gös­ter” deme ihtiyacı duyacaklardır. Bir anlık böyle bir olay hiç kimsede iman kanaati oluşturamayacak, hiç kimsenin imanını artırmayacaktır.


Söz konuşu olayın, Mekke dışındaki yerlerden görülmeyişi ve bunun tarih boyunca hiç bir ülkede bir rivayet olarak duyulmamış olmasına, o anda diğer ül­kelerde havanın bulutlu olduğu, bazı yerlerde güneşin henüz batmış bulunduğu, bazı yerlerde gecenin tam ortası, yani tatlı uyku zamanı olup insanlar ayakta olma­dıkları için görülememiştir türündeki cevaplar da asla ikna edici ve sahici değildir. Çünkü dünyanın tamamı bu sayılan vasıflarda bulunuyordu da sadece Mekke’de hava ve iklim, ikiye ayrılan ayı görmeye müsait değil­di. Bu imkansız bir şeydir.

Böyle bir olay olmuş olsaydı Muhammed'in tüm Mekke’li insanları çağırması gerekirdi diye düşü­nüyoruz. Adeta Musa’nın Firavun sihirbazlarıyla mü­sabaka yaparkan tüm insanların orada hazır bulunması gibi.






Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur



Hadislerde ve Kuran'a göre Muhammed'in Ay'ın yarılması mucizesi verilmediğini görmüş olduk. Bunun aksine Kuran'da İsra suresinde Tanrı Muhammed'e mucize vermediğinden bahseder.

Enam 35. Eğer yüz çevirip gitmeleri sana ağır geldiyse, haydi gücün yetiyorsa, yerin içinde bir delik yahut gökte bir merdiven ara da onlara bir mucize getir. Allah dileseydi onları doğru ve güzelde birleştirirdi. Artık cahillerden olma.
Allah, cahil olma diyor Muhammed’e. Ben sana mucize vermiyorum, gücün yetiyorsa sen kendi kendine mucize yarat bakalım yaratabiliyorsan diyor.
Enam 37. Dediler ki: “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” De ki: “Kuşkusuz, Allah bir mucize indirmeye Kaadir’dir. Fakat çokları bilmiyorlar.”
Enam 37.ayetten de anlaşılacağı gibi Muhammed hiçbir mucize getirememiş. O nedenle kafirler “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar.

Yunus 20. Şöyle derler: “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” De ki: “Gayb, Allah’ın tekelinde. Hadi bekleyin; sizinle birlikte ben de bekleyenlerdenim.”
Rad 7. Küfre sapmış olanlar şöyle derler: “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” Sen sadece bir uyarıcısın ve her topluluk için doğruyu ve iyiyi gösteren bir önder vardır.
Rad 27. Küfre sapanlar derler ki: “Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!” De ki: “Allah dilediğini/dileyeni saptırır. Doğruya yöneleni de kendisine iletir.”
Enbiya 5. Şöyle de dediler: “Saçma sapan rüyalar bunlar! Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdir o. Hadi bir mucize getirsin bize, öncekilere gönderildiği gibi…”
Rad 38. Hiçbir resul, Allah’ın izni olmadıkça herhangi bir mucize getiremez.
Ankebut 50. Dediler ki: “Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!” De ki: “Mucizeler Allah katındadır. Bana gelince, ben açıkça uyaran biriyim. Hepsi bu.”
Bakın, Hz. Muhammed kendisinden mucize bekleyenlere nasıl cevap veriyor? Ağzından daha hiç ehli sünnetin iddia ettiği gibi, ‘En iyi peygamber benim, işte bunlar da benim mucizelerim!’ diye bir laf çıkmadı.

Muhammed’in kendisinden mucize isteyenlere nasıl cevap verdiğine bakmayı sürdürelim:

Enam suresi 50 ''De ki: “Size Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da (algılanamayanı da) bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben bana vahyedilenden başkasına uymam.''
Başka Peygamberlerin mucizelerine yer veren Kuran, Hz. Muhammed’in mucizeleri varsa eğer onlara neden yer vermedi acaba?

Bırakın mucizeyi, Muhammed, HİÇBİR MUCİZESİ OLMADIĞI İÇİN KENDİSİNİ ÇARESİZ GÖRMEKTEDİR.
Ayrıca İsra suresinde Allah Muhammed'e mucizelerin verilmemesini Yahudilere buluyor.  

İsra 59 ''Bizi, âyetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan tek şey, öncekilerin bu âyetleri yalanlamış olmasıdır. Nitekim Semûd kavmine, açık bir mucize olmak üzere bir dişi deve vermiştik. Onlar ise, (bu deveyi boğazladılar ve) bu yüzden zalim oldular. Oysa biz âyetleri ancak korkutmak için göndeririz.'' 

Bunun anlamı şudur: eğer Allah onları eski zamanlarda yaşayan Yahudilerin yapılan mucizeleri yalanladıkları için de Muhammed'e mucize vermediğini söylüyor. Yani burada Muhammed mucizeleri Peygamberliğinin bir kanıtı olarak kabul etmedi, çünkü bu mucizeleri gösterecek güce sahip değildi.

Allah ne diyor mucize vermediği için Yahudilerin yalanlamaları bahanesi yapılıyor.Fakat Yahudilerin daha önce peygamberlerinin mucizelerini yalan olarak gördüklerini ve onları reddettiklerini düşünelim, o zaman ne olacak? Arap kabilelerine gelince onlar aralarında daha önceden bir peygamber çıkmadıklarını gördüklerinden, peygamberlerin mucizelerini hiç bir zaman yalan olarak itham edemezlerdi. 

Arabistan’da mucize yapan ya da yapmayan bir Elçi de görülmemişti. Muhammed hiç kuşkusuz onlara mucizeye benzer herhangi bir şey göstermişti ve onlar bunu ileri sürmüşler ve yalancılık ile itham etmemişlerdi; çünkü bu aynı Arapların çoğunluğu mucizeler görmemiş ya da herhangi olağanüstü bir eylem işitmemiş olmalarına rağmen onun görevini kabul ettiklerini  görmüyor muyuz?



Sonuç



Rivayetlerin ve Kuran'ın birbirlerini desteklememeleri ve   Kuran'da Muhammed'e mucize verilmediğini, bunun aksine Muhammed görevini kanıtlaması için mucizeyi kabul etmedi.

Müslümanlar da güya, Kuran’ın “Tanrı’nın kelamı olduğunu ve bir çok ilmi gelişmeyi haber verdiğini zoraki tevillerle ve cahilce zorlamalarla çıkarsamaya çalışanlar gibi, Kuran’ın ayın yarıldığını bildirdiğini sananlar oturup inciler döktürerek ayın nasıl yarılabileceğini, bunun nasıl mümkün olduğu tartışmışlardır.

Müslümanlar arasında bilimsel zihniyetin iflası sonucu toplumsal yapı o hale gelmiş ki, bugün bir deli çıkıp da mesela Muhammed ’in yeniden dirilip kabrinden çıktığını ve Medine’de ikamet ettiğini, insanları yeniden dine çağırdığını duyarsa, aradan üç gün geçmeden tüm Türkiye’de halkın ekseriyetinin bu haberin sevinciyle coştuğunu görürsünüz.

Kaynaklar
(1)tdk/mucize
(2)Çık.4: 1-4
(3)Çık.4: 6-8
(4)Çık.4: 9
(5)Yuhanna 2:6-11
(6)Ali imran suresi 49.ayet
(7)Luka 5:4-9
(8)Matta 9:2-8,Yuhanna 5:1-9
(9)Luka 7:12-16,Yuhanna 11:1-46
(10)Buhari, Sahih, Kitabut Tefsir, Kamer suresi.
(11)İbn Kesir, a.g.e. S. 7583.
(12)Furkan, 25.
(13)Rahman, 37.
(14)Hakka, 16.
(15)İnşikak, 1.
(16)Abese,26.
(17)Kaf,44.
(18)İnşikak, 3
(19)Tekvir, 1-6.
(20)Prof. Dr. Süleyman Ateş, Yüce Kuran’ın Çağdaş Tefsiri, 9/151.Ayrıca bkz. İbn Kesir, a.g.e. S. 7580.
(21)İbn Kesir, a.g.e. S. 7587; Zemahşeri, Keşşaf, 4/431.
(22)İbn Kesir, a.g.e. S. 7585; Ateş, a.g.e. S. 152.
(23)Ateş, a.g.e. S. 152
(24)Mevdudi, Tefhimul Kuran, 6/47-48.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Facebook Reklam

Blogger Template by Clairvo