Azizlerin hayatları, İsa Mesih’in mucizeler yaratan gücü için kutsal ispatlardırlar. Havariler olduğu kadar, Azizler de İsa Mesih’in şahitleridirler. O ki çarmıha gerildi, yeniden dirildi ve göklere çıktı. Ebediyete kadar yaşıyor. Azizler, kurtuluş İncil’inin şahitleridirler. O ki, hâlâ nesilden nesile, kutsal amellerle yazılmaya devam ediyor. Çünkü İsa Mesih, ki asırlar boyunca aynıdır, sürekli olarak, aynı ilâhî güçle, Azizler aracılığıyla mucizeler yaratıyor.
Havariler ve de daha sonraki Azizler, İsa Mesih’in insanî isteği tarafından insanlar için kurtuluş şahitleridirler. Onların (Azizler) hayatları ise, İsa Mesih’in İncil’inin ebedî ve canlı şahitlerini teşkil ederler. Yeni bir hayat gibi, mübarek bir hayat, ilâhî ve insanî, erdem dolu, dolayısıyla, mucizeler yaratan ve gerçek, İsa Mesih’in hayatının ta kendisi de gerçek olduğu gibi.
Azizlerin hayatları, kendine özgü bir Ortodoks Ansiklopedisi gibi tanımlanabilirler. Çünkü, bu dünyada, ebedî adalet ve ebedî Gerçek için susamış ve acıkmış olan bir ruh, bunlarda lâzım olan her istediği şeyi bulabilir. İlâhî ölümsüzlük ve ebedî hayat için acıkmış ve susamış bir ruh. Eğer imana susamışsan, Azizlerin Hayatlarında bol bol bulacaksın. Ruhunu da, hiçbir zaman acıkmamacasına doyuracaksın. Eğer sevgiyi, gerçeği, adaleti, umudu, hoşgörüyü veya herhangi bir erdemi yahut ameli arzu edersen, Azizlerin Hayatlarında bir sürü Aziz öğretmenler bulacaksın. Her amel ve erdem için de bağışlanmayı alacaksın.
Azizlerin hayatları, çok ama her zaman kesin kurtuluş, aydınlanma, kutsanma, biçim değiştirme, İsa Mesih’leşme ve ilâhlaşmanın yollarını gösterirler. İnsan tabiatının, günahı, ihtirası ve ölümü yenmenin tüm yollarını gösterir. Burada her günah için ilâç vardır. Her ihtiras için tedavi vardır. Her ölümden yeniden diriliş. Her şeytandan kurtuluş. Kötülüklerin tümünden de kurtuluş. Azizlerin Hayatlarında gösterilmeyen ihtiras veya günah ve de onu yenmenin, öldürmenin ve kökünden kazınma usulünün olmadığı ihtiras veya günah yoktur. Bunlarda, manevî ölümden sonra, İLÂHÎ güçle yeniden diriltilmiş ve gök yüzüne alınmış olan İsa Mesih’in ilâhî gücüyle yeniden dirilme imkânsızlığının olmadığı açık olarak görülmektedir. Bir sıkıntı, keder, üzüntü veya başa gelen bir belâ yoktur ki, Tanrι’ya imanın verdiği güçle, onu yavaş yavaş veya birden, sakin ve huşu veren bir sevince çeviremesin.
Azize Marine'nin Hayatı
Azize Marina, Roma İmparatoru Kral Dioklitianos döneminde Antakya'da doğdu. Babası Edesios, putlara rahiplik yapmaktaydı. Marina'nın hiç kardeşi yoktu. Çünkü kendisi doğar doğmaz annesi vefat etmişti. Bu sebeple babası onu büyütmesi için, şehir dışında yaşayan bir kadına verdi. Orada yaşayan bazı Hıristiyanlar sayesinde Marina büyürken Hıristiyanlık hakkında çok şey öğrendi ve Hıristiyanlığı kabul etti. Babası kızının putları reddedip, İsa'ya inandığını duyduğu zaman, kızına o kadar çok kızdı ki; ondan nefret etme noktasına kadar geldi. Artık kızını görmek istemiyordu ve bu yetmiyormuş gibi kızını mirasından mahrum etti. Yeryüzündeki babası ondan nefret ettikçe gökyüzündeki Babası onu daha da çok seviyor ve koruyordu.
Günlerden bir gün, Olivrios adında taş kalpli bir bölge sorumlusu Antakya'dan geçmekteydi ve o zamanlar on beş yaşında olan güzel Marina'yı yolda gördü. Onu çok beğendi ve kendisini eş olarak almak istedi.
Marina'ya saraya gelmesini emretti. İşte o anda azize, insanlar önünde kabullenme vaktinin geldiğini anladı. Mesih Tanrı'ya ellerini açtı ve kendisine, putperestler karşısında güç vermesi için dua etti. Marina saraya gitti. Olivrios'un huzurunda kendisini tanıtması istendi ve Marina şunları söyledi:
-Adım Marina. Ailemden ayrıyım. Benim yaşama amacım, Tanrı'm ve Kurtarıcı'm olan Rab İsa'ya kul köle olmaktır.
Bu sözler üzerine Olivrios, azizenin ertesi güne kadar hapsedilmesini emretti. Sabah olduğunda, sarayda on iki tanrı adına bir bayram düzenlendi. Kral,askerler ve köleler putlara tapındılar ve Marina'dan da bunu yapmasını istediler. Ama Marina inancından ödün vermeyerek bu isteklerini reddetti. Bunun üzerine çok sinirlenen Olivrios, Marina'yı işkenceyle tehdit etti. Genç Marina cesaretle cevap verdi:
-Zannetme ki senin işkencelerinden, çekeceğim acılardan korkuyorum! Ben Tanrı'ma öyle büyük bir sevgiyle bağlıyım ki! Hıristiyanlar ölümden sonra sonsuza dek yaşayacaklar, bu inançlarından dolayı da zevklere köle olmayı reddederler ve imanlarını asla kaybetmezler!
Duyduğu bu sözler üzerine genç Marina'ya kendisini eş olarak alacağını ve çok zengin edeceğini vaat etti. Ama putlara tapınması şartıyla. Marina ise şu cevabı verdi:
-Bana böyle güzel vaatlerde bulunmana hiç gerek yok. Çünkü ben kendimi, ölümsüz ve günahsız olan Rab İsa adına ölüme adıyorum.
Acımasız Olivrios, üzerinde dikenler bulunan sopalarla, azizenin dövülmesini emretti. İşkenceciler azizeye o kadar acımasızca vuruyorlardı ki vücudunun her bir yanı adeta parçalanmıştı ve kanı toprağı kıpkırmızı yapmıştı. Bu acılara rağmen azize ne sesini çıkarıyor, ne de çektiği acılardan gözyaşı döküyordu. Acılara dayanabilmesi için Tanrı'ya sürekli yalvarıyordu.
Azize gerçekten de çok yürekli davranıyordu. Dayağın ardından azizeyi karanlık bir odada yaralı, aç ve susuz bıraktılar. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra azizeyi tekrar Olivios'un huzuruna getirdiler. Rab İsa'nın ismini reddetmemesi sonucu kendisine daha vahşi işkenceler yapılması kararlaştırıldı. Askerler azizeyi vücudundan astılar ve bedenini demir tırnaklarla yaraladılar. Bütün bedeni kanlar içindeydi. Etrafta bulunan halk on beş yaşındaki bir kızın gördüğü bu korkunç işkenceler karşısında ağlıyordu.
Bu olayın ardından azizeyi tekrar hapse koydular. Azize,Tanrı adına işkence çekmeye layık görüldüğünden dolayı, sürekli şükrediyordu. Şeytan, genç azizenin putlara tapınmadığını ve inadını gördüğü zaman, azizeyle savaşmaya karar verdi. Karşısına korkunç bir yaratık gibi çıktı, gözlerinden ateş çıkıyordu. Azizeyi yakaladı ve onu yutmak üzereyken Marina korkuyor olmasına rağmen, inanç içinde Mesih İsa'ya yalvardı ve haç çıkardı. İşte o anda yaratığın karnı ikiye bölündü ve şeytan ortalıktan bir duman gibi yok oldu. Azize bu olaydan cesaret alarak hemen Tanrı'ya dua edip ismini yüceltmeye başladı.
Ancak Şeytan, azizeyi bir kere daha korkutmak ve onu gerçek yoldan saptırmak amacıyla, karşısına vahşi bir köpek gibi çıktı. Azizeye duayı durdurmazsa onu öldüreceğini söyledi. Ama azize tekrar haç çıkararak, o sırada eline geçirdiği bir çekiçle köpeğe vurdu ve onu yere serdi. Azize cesaretiyle düşmanını yenip onun utanç içinde oradan ayrılmasını sağladı.
Odada parlak bir haç belirdi. Azizenin hapis tutulduğu odanın her yerine ışık saçmaktaydı. Haçın üzerinde beyaz bir güvercin vardı ve azizeye şunları söyledi;
-Tanrı'nın sevgili Marina sana selam olsun! Sevin çünkü en büyük düşmanını yendin! Sevin çünkü kurnaz olan düşmanını utandırdın! Sevin Tanrı'nın sevgili kulu çünkü cennetin çiçeklerini kucaklama saatin yaklaşmaktadır!
O sırada azizenin her bir yarası mucizevî bir şekilde iyileşti. Azize güçlü bir şekilde Tanrı'nın ismine şükretti.
Azize Marina henüz vaftiz olmamıştı ve Tanrı'ya bunun için yalvardı. Tanrı onun bu isteğini cevapsız bırakmadı. Sabah olduğunda komutan azizeyi huzuruna çağırttı. Yaralarının iyileştiğini gördüğünde, bunun ancak kendi tanrılarının genç ve güzel azizeye acımaları sonucu olduğunu, onu iyileştirenlerin onlar olduğunu ve bu sebeple o tanrılara eğilmesi ve tapınması gerektiğini söyledi.
Azize hemen cevap verdi:
-Yalnızca gerçek olan Tanrı, yarası olanları iyileştirebilir! Bu yüzden yalnızca ve daima O'na inanacağım! Sizin tanrılarınız sahte! Bu sözler üzerine sinirlenen komutan, boynundan bedeninin yarısına kadar yakılmasını emretti. Marina korkunç acılar çekmesine rağmen Tanrı'ya sürekli dua ediyor ve şükrediyordu.
Ardından azizeyi boğmak için bir kazan getirdiler. O sırada azize bağırarak şunları söyledi:
-Yüce Tanrı'm ne olur bu su benim vaftiz suyum olsun! Kutsal Ruhu bedenime kabul etmeyi o kadar çok istiyorum ki!
O anda büyük bir deprem oldu ve azize suya girip çıktıktan sonra kendisine vaftiz olması için yardım eden Tanrı'ya şükretti. Gökten yere doğru inen, ayaklarında yuvarlak bir demet şeklinde çiçek getiren bir güvercin, azizenin kafasına oturdu. Halk mucizeyi görür görmez ayaklandı, birçok kişi Rab İsa Mesih'e iman etti. Aralarında İsa için ölmeye hazır olduklarını söyleyenler vardı. Komutan Olivrios o kadar çok sinirlendi ki herkesin öldürülmesini emretti ve İsa'mıza inanan birçok kişi orada hayatını kaybetti. Zalim komutan, Marina'nın hayatta kalmasından endişe ediyordu. Çünkü bu sayede bütün şehir Hıristiyan olacaktı ve bundan çok korktuğu için, azizenin kafasının kesilmesini emretti. Marina bir dakikalığına izin istedi ve orada bulunan halka:
-Kardeşlerim! Gerçek Tanrı bir tanedir! Yalnızca O'na inanın ve yalnızca O'na tapının! Baba, Oğul ve Kutsal Ruh tek ve gerçek olan Tanrı'dır! O'nun isminden başka hiç bir isim bizleri kurtaramaz.
Azizenin bu sözlerinden sonra orada melekler belirdi ve çok korkunç bir deprem daha gerçekleşti. Azize işkencecinin yanına sevinç içerisinde giderek ona hemen komutanının emrini yerine getirmesini emretti. Ancak işkenceci korkuyordu. Azize ona cesaret verdi, zorla da olsa komutanının emrini yerine getirmesini söyledi. Azize kafası kesilerek idam edildi. Hıristiyanlar azizenin vücudunu kendisine layık bir şekilde, gizlice gömdüler. Kilisemiz Azize Marina'nın yortusunu her sene, gözlerini hayata yumduğu gün olan 17 Temmuz'da kutlamaktadır.