16.11.2012

Atatürk Müslüman mı?

Müslümanların İncil gibi bir çok yalanlarını Milli önderimiz Atatürk hakkında da yapmıştır.Müslümanlar bunu kanıtlamak için Atatürk'ün Kuran'ı Türkçeye çevirdiğini ve anlamamızı sağladığını,Cumhuriyet kurulurken dualarla açıldığını ve Diyanet kurumunu kurduğunu söylerler.Oysa Atatürk'ün tüm görüşlerine baktığımızda bunları neden yaptığını ve gerçek görüşünü anlarız.Üstelik bunu bizzat Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu yapmakta Afet İnan'ın cumhuriyetin ilanından 6 yıl sonra Yurt Bilgisi dersleri vermeye başlamıştı. Okutacağı kitabı Kemal Paşa'ya gösterdi. Gazi beğenmedi. Yeni bir Medeni Bilgiler kitabı yazdırdı.Kitap, 1931'de Afet İnan imzasıyla çıktı; ortaokul ve liselerde okutulmuştu.(1)İşte Atatürk'ün kendi kalemiyle yazdığı kitabından İslam hakkında gerçek ve net görüşleri.


"Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur'an denir. İslam ananesinde bu ayetlerin Muhammed'e Cebrail adında bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy, yani ilham edildiği kabul olunur. Muhammed birdenbire Allah'ın Resulüyüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Arapların ahlak ve adetlerinin pek fena ve iptidai ve islaha muhtaç olduğunu anlamış, bunları islah için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisinde vahiy ve ilham fikri doğmuştur."


- Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı

İslâm'a inanan bir insan İslâm peygamberine saygı gereği "Hz.Muhammed" olarak hitap eder. Yalnızca "Muhammed" hitabında bulunabilecek bir kimse ancak İslâm'a inanmayan biri olabilir.

Ayetlerin Allah tarafından Cebrail aracılığıyla vahyedildiği kesin bir dille Kuran'da belirtilirken, "İslam ananesinde böyle kabul olunur" diyerek, bunun bir done değil bir varsayım olduğunu vurgulamıştır.

Muhammed'in, çevresindeki olaylardan etkilenerek vahiy ve ilham fikri ile harekete geçip peygamberlik iddiasında bulunduğunu söylemiştir. Burada vahiyin Allah kelamı değil, Muhammed'in kendi tasarladığı bir fikir olduğunu belirtmektedir. Böyle bir yorumu ancak dinsiz birisi yapabilir.


"Türk'ler Arap'ların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türk'lerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir şekilde tesir etmedi.. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti, milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu arap fikri ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasr etmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah'a kendi lisanında değil Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyyet karşısında Türk Milleti bir çok asırlar ne yaptığını ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler."


- Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Medeni Bilgiler kitabı



Kuran'a göre islâm "bütün insanlara" gönderilmiş bir dindir. Atatürk'ün islâm'ı "Araplar'ın dini" olarak tanımlaması, İslâm hakkındaki fikrini özetlemektedir.
 

Aynı şekilde, Kuran'a göre "ümmet" ifadesi de İslâm dinine inanan bütün insanları karşılayan bir kavramdır Fakat M.Kemal  "ümmet" ifadesinin Muhammed'in kabileleri birleştirerek yaratmak istediği "Arap milliyeti" fikrinin sonucu olarak değerlendirmiştir.



İslâm dinine göre Kuran bütün insanlığa gönderilmiştir. Atatürk'e göre ise Kuran: "Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitap"



Kuran'ı ezberlemek anlamına gelen hafızlık statüsüne Atatürk'ün bakışı: Beynin sulanması.

"Evet Karabekir, Arapoğlu’nun yavelerini (uydurmalarını) Türk oğullarına öğretmek için Kuran’ı Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler."


- Kaynak: Mustafa Kemal Kazım Karabekir, Paşaların Kavgası



Kuran hakkında Atatürk'ün değerlendirmesi: Arapoğullarının uydurması.

Kuran'a inanmak: Budalalık ve aldanmak.

Müslümanların iddia ettiği gibi Kuran'ın Türkçe'ye çevrilmesi bir yarar değil tam tersine Kuran'ın anlaşılıp aldanılmamasıdır.Böylece müslümanların iddiaları yalan olmaktadır.

"Hırkasıdır diye bir palaspareyi hilafet alameti ve imtiyazı olarak altın sandıklara koydular halife oldular. Gah şarka, cenuba, gah garba veya her tarafa saldıra saldıra Türk Milletini Allah için, peygamber için, topraklarını, menfaatlerini benliğini unutturacak, Allah'a mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular."
 

- Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Medeni Bilgiler kitabı



İslâm dinince kutsal kabul edilen ve halen Topkapı müzesindeki kutsal emanetler bölümünde sergilenen Muhammed'in hırkasına Atatürk yorumu: Palaspare. (tdk tanımı: pasaklı, yırtık giysi)



İslâm dininde kutsal kabul edilen ve Allah'ın emri olan "cihad" hakkında: Millete benliğini unutturan gaflet uykusu.

"Hürriyet insanın düşündüğünü ve dilediğini mutlak olarak yapabilmesidir. Bu tarif Hürriyet kelimesinin en geniş manasıdır. İnsanlar bu manada hürriyete hiçbir zaman sahip olamamışlardır ve olamazlar. Çünkü malumdur ki insan, tabiatın mahlukudur. İptidai insanların, tabiatın herşeyinden, gök gürültüsünden, geceden, taşan bir nehirden ve vahşi hayvanlardan ve hatta birbirlerinden korktuklarını biliyoruz. İlk his ve düşüncesi korku olan insanın her düşünce ve dileğinin mutlak surette yapmaya kalkışmış olması düşünülemez. İptidai insan kümelerinde ata korkusu ve nihayet büyük kabile ve kavimlerde ata korkusu yerine kaim olan Allah korkusu insanların kafalarında ve hareketlerinde hesapsız memnular yaratmıştır. Memnular ve hurafeler üzerine kurulan bir çok adetler ve ananeler, insanları düşünce ve harekette çok bağlamıştır, o kadar ki düşünce ve hareket serbestisi gibi bir hak mefhum malum olmamıştır. Cemaatlerin başına geçebilen adamlar, cemaati Allah namına idare ederdi."


- Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Medeni Bilgiler kitabı


Dine göre insan Allah'ın mahluku(yarattığı)dır, Atatürk'e göre ise tabiatın(doğanın) mahlukudur. Atatürk dinlerin "yaratılış teorisi"ne inanmaz.


Atatürk'e göre dinlerin doğuş sebebi: İptidai(ilkel) insanların tabiat olaylarından korkarak, bu korkunun zamanla ata korkusu, en sonunda da Allah korkusuna dönüşmesi. Bundan hareketle hesapsız memnular(yasaklar) ve hurafeler üzerine kurulu ananeler(gelenekler) yaratılması.
"Arabistan'ın muhtelif yerlerinde insan heykellerinden ve nebat resim ve suretlerinden ibaret ağaçtan ve taştan putların muhafazasına mahsup yerler vardı. Muhammed'in neş'et etmiş olduğu Mekke'de ki Kabe denilen mabet bu yerlerin en büyüklerinden idi. İbrahim oğlu İsmail ile birlikte Kabe'yi bina etmişlerdi. Cebrail kendilerine o zaman beyaz ve mücella olan Haceriesvedi getirmişti, bu taş sonradan günahkarların ellerini sürmelerinden dolayı kararmıştı. Bunların hepsi, bittabi sonradan uydurulmuş masallardır."


- Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı


Kuran'da Kabe'nin kuruluşu ve yapılışı ile ilgili bilgilere Atatürk yorumu: Uydurulmuş masallar.
"Medineniler ile Mekkeliler arasında derin bir düşmanlık ta vardı. Muhammet te Mekke'den kalkıp Medine'ye kaçtı. Buna Hicret denildi."

- Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı

İslâm'a inanan hiçbir müslüman, Hicret hakkında "Mekke'den kalkıp Medine'ye kaçtı" demez.


"Din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka birşey değildir. Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur. Tüm dönemlerde toplumun kutsallaştırdığı boş düşüncelerden tehlikesizce sıyrılmak imkansızdır."

- Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Medeni Bilgiler kitabı

Atatürk'e göre din: Bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılık.


M Kemal'e göre peygamber: Milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar.

"Muhammet uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri luzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu."
 

- Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Tarih kitabı


İslâm'a göre Kuran ayetleri Allah tarafından insanlığa gönderilir, Atatürk'e göre ise Muhammed tarafından tefekkür edilerek(üzerinde düşünülerek) toplumun ihtiyaçlarına göre takrir edilir(yerleştirilir).


"Tabiatın herşeyden büyük ve herşey olduğu anlaşıldıkça tabiatın çocuğu olan insan kendinin de büyüklüğünü ve haysiyetini anlamaya başladı."


- Kaynak: ATATÜRK, 1931, Lise için yazdığı Medeni Bilgiler kitabı


Kuran'a göre Allah herşeyden büyüktür ve herşeye gücü yetendir; Atatürk'e göre ise tabiat(doğa) herşeyden büyüktür ve herşey doğadır. Atatürk doğanın dışında doğaüstü bir varlık ve güç düşünmez.
 

Evet tüm bunlara rağmen Atatürk'ün müslüman olduğunu söylemek Atatürk'e saygısızlıktır.Fakat Atatürk bunlara rağmen bir Ateist miydi veya Tanrı'ya inanmıyor muydu?İnanıyordu bunu kendisi bizzat 
1932-1933 yıllarında Ankara'da görev yapan ABD Büyükelçisi Charles H. Sherrill'le kendi ağzıyla yaptığı mülakatta dininin dininin sadece Kâinat'ın Mucidi ve Hâkimi tek Tanrı'ya inanmak olduğunu(2) söylemişti.O zaman Atatürk neden Cumhuriyet kurulurken dua okuttu veya Diyaneti kurdu derseniz bunu da siyasi bir ihtiyaçtan halkın inançlarına göre davranmıştır.  


Dipnotlar

(1)http://www.milliyet.com.tr/2006/10/30/yazar/dundar.html
(2)http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=197950
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Facebook Reklam

Blogger Template by Clairvo