Din derslerinde bizlere Türklerin sadece Gök Tanrı inancına inandığını ve İslam ile benzer olduğundan İslam'a mı beğenip akın akın Müslüman olduğumuzu anlatırlar. Peki dünyanın dört tarafına yayılan bir toplumun yıllardır Tek dine inandığı sizce mantıklı mı?
Türkler sadece Gök Tanrı inancına inandı? Gök Tanrı inancından sonra sadece İslamı inanmıştır. buna bakacağız?Bu konuyu niye açtım diye sorarsanız.Müslümanlar genelde 'her Türk Müslüman doğar(artık nasıl dinle doğuyorsa ) veya 'Türk Müslüman olur ama Müslüman olmazsa Türk olamaz'(etnik kökenle dinin ne alakası varsa) diye iddia ederler ve Müslüman olmayanları Türk saymazlar.
Türkler İslam'a girmeden önce diğer dinlere de inanıyordu.Evet Türkler Yahudilik,Hristiyanlık ve hatta Totemizm,Animizm,Şamanizm,Budizm,Zerdüştilik ve Manihaizm dinlerine de inanmıştır.
Türkler ve Semavi Dinler
Türkler İslâmiyet’i kabul etmeden önce Orta Asya'daki tarihleri boyunca, Çin ve İran olmak üzere iki büyük kültür dairesinin etkisi altında kalmışlar, dolaylı da olsa Hindistan kültüründen etkilenmişler ve belirli çevrelerle sınırlı olmasına rağmen Yahudi ve Hristiyan kültürü ile ilişkide bulunmuşlardır. Türkler Orta Asya'daki kendi kültürleri özünde varlığını korumuş, ancak belirli ölçüde işaret edilen etkilerle beslenmiştir. Başta Oğuzlar olmak üzere X. yüzyılda
kitleler halinde İslâm dinini kabul etmeye başlayan çeşitli Türk zümreleri, bu yeni ve tamamen farklı içerikteki dinin kültür çevresine dahil olmuşlardır. (Ocak, 2000:84).
Türkler, yukarıda değindiğimiz bu inanç sistemlerinin yanında semavî dinlerin de etkisi altında kalmıştır. Bu dinlerden Yahudiliği kabul eden tek Türk halkı Hazarlardır. Yahudiliği benimseyen Hazarların bir kısmı eski Şamanizm’i korumuş, çok az bir kısmı da Hristiyanlığı seçmiştir. Orta Asya Türkleri, daha Göktürkler döneminde Hristiyanlık ile tanışmışlardır. (Turan,1994:105).
1. Musevilik
Hazarlar, 740 tarihinde Musevîliği kabul etmişlerdir. Musevîlik Hazarların arasında, hakan ve çevresi veya en çok yönetici ve aristokrat zümreyle sınırlı kalmıştır. Musevîlik, Türklerin arasında sadece Hazarlarla sınırlı kalmamış; Hazar ve Karayların yanı sıra Kaliz, Kabar, Kıpçak gibi bir kısım Türk boylarından da Musevî dinine girenler olmuştur (Kuzgun,1993:194).
Musevîliğe geçen Hazarlar, başka dinlere geçen bir çok Türklerde örneklerine rastladığımız gibi, İbranî yazısını kullandılar. Ancak Türkçe’yi muhafaza ettiler. Azerbaycan'daki Musevî kolonilerinin tarihi VII-X. yüzyıllara uzanmaktadır. Azerbaycan'da "Dağ Yahudileri" adı altında bilinen bu Karailerin tarihi de muhtemelen Hazar İmparatorluğu'na bağlanmaktadır (Güngör, 2002, C3: 279).
İlk önce Şamanizm’e mensup olan Hazarlar Bizans İmparatorluğu, baskılara uğrayan Yahudilerin gelmesiyle 8. yüzyılda Yahudiliği tanımışlardır. Bununla birlikte Hazar Devleti, Yahudiliği sonuna kadar resmi bir din olarak korumuştur. Öyle ki, bir rivayete göre, Müslüman devletlerin bir havrayı yıktırdığını duyan Hazar hükümdarı 922 tarihinde İtil şehrindeki bir minareyi yıktırmıştır (Togan:158; Akt. Ocak, 1983:61).
2. Hristiyanlık
Türklerin, dinî tarihlerinin belli bir döneminden itibaren temas ettikleri evrensel ve büyük dinlerden biri de Hıristiyanlıktır. Türklerin Hristiyanlıkla teması çok eskilere uzanmaktadır. Barthold,
Maniheizm’in kesinlikle Orta Asya'da Hristiyanlıktan önce yayılmaya başladığını ve bunun M.S. III. yüzyıl ile tarihlenebileceğini düşünmektedir. Hristiyanlığın Orta Asya'daki varlığı ile ilgili bilgiler ise IV. yüzyıldan daha gerilere gitmemektedir (Barthold, 1975:19).
Türklerin Hristiyanlıkla olan temasları daha çok doğu kiliseleri ile olmuştur. Bu çerçevede Ortodoksluk birinci sırayı almaktadır. Bununla birlikte, Orta Asya söz konusu olduğunda, Bizans kilisesi değil de, Sasaniler döneminde onun yakın takibine uğrayan Nesturîler, önce İran'a sığınmış; daha sonra Türklerin arasına girmiştir (Güngör, 2002, C.3: 275).
Nesturîliğin İran'a geçişi ve diğer ülkelere yayılışı gibi, Orta Asya'ya girişi de büyük oranda ticaret yollarıyla olmuştur. Ön Asya'dan başlayarak, Maveraünnehir'in Baykent, Buhara ve Semerkant gibi belli başlı büyük şehirlerinden geçen milletler arası İpek Yolu, bir taraftan ekonomik gelişmeyi sağlarken, diğer taraftan birçok din ve kültürleri beraberinde getirmiş, bölgedeki Türklerin bu manevi unsurlarla temas etmelerine sebep olmuştur (Togan, 1981, C.1 : 94).
Maveraünnehr'e giren Hıristiyanlık, Zerdüştîlikle Budizm arasında yıllarca sürüp giden mücadelelerden de yararlanarak hızlı bir şekilde yayılmış ve kısa zamanda çevrede hakim bir din haline gelmiştir. Nesturîlik Karluklar, Kırgızlar, Uygurlar, Naymanlar, Kereitler ve Kumanların arasına da nüfuz etmeyi başarmıştır.
Nesturi Hıristiyanlar, Orta Asya'da Süryanîceden başka, Uygur Türkçe’sini de kullanmış özellikle kitaplarını Süryanî alfabesi ile Uygurca yazmış, Süryaniceden bir çok kitabı da Türkçe’ye çevirmişlerdir. Ayrıca Farsça’yı da kullanmışlardır. Mezar taşlarında kullanılan tarihlerde, On İki Hayvanlı Türk Takvimi'ni kullanmışlardır (İnan, 1991.C.2:312).
Ortodoksluk ve diğer Hıristiyan mezhepleri, Doğu Avrupa'da Balkanlar'da, Anadolu'da, Rusya'da ve Sibirya'da Türklerin arasına nüfuz etmeyi ve hatta kalıcı cemaatler oluşturmayı başardılar. Hıristiyanlık Balkanlar'a erken dönemlerden itibaren ulaşmış ve IV. yüzyılda Trakya'da önemli bir yayılma göstermişti. Batıya yönelen Peçenekler, Kıpçaklar ve Uzlar geleneksel Türk dininden sonra Zerdüştîlik, Mani dini ve İslâmiyet’le temas edip, XI. yüzyılın başlarından itibaren Hıristiyan propagandasına maruz kaldılar.
Balkanlarda ve Anadolu'da Gagavuzlar, Karamanlılar, Ortodoks Hıristiyan’dır. Bu topluluklar dilleri Türkçe’yi muhafaza etmeyi başarmışlardır. Karamanlılar 1923’te imzalanan "Türk ve Rum ahalinin mübadelesine dair mukavele ve buna bağlı protokol" gereği Yunanistan'a göç etmek zorunda kalmışlardır. Onlardan günümüze Grek alfabesi ile Türkçe yazılmış binlerce kitap, kitabe ve mezar taşları ulaşmıştır (Güngör,2002,C.3:278).
Çuvaşlar, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Ortodoks Hıristiyanlığa girdiler. Hakaslar Katolik Ortodoks’tur. Yakutlar Hıristiyan’dır. Irak'ta, özellikle Kerkük'te, Müslüman Türkmenlerin yanı sıra bir Katolik Türkmen cemâati de mevcuttur. Türkçe konuşan, ibadetlerini Türkçe yapan ve ilahîlerini Türkçe söyleyen bu Türkmen Katolik cemaatin nüfusu, otuz bin civarındadır (Hacaloğlu, 1995:150).
Türklerin, Hıristiyanlığın etkisi altına girmelerinin en büyük nedeni, o dönemde Bizans İmparatorluğu ile sıkı bir ticaret ilişkisine sahip olmalarıdır. Genel olarak Hıristiyan olan Türkleri üç grupta toplamak mümkündür,
a) Kişi ya da küçük gruplar halinde Hıristiyanlığa geçen Türkler,
b) Din ile birlikte kültürlerini de kökünden değiştirenler,
c) Hıristiyan olmakla birlikte dil ve kültürlerinin birçok özelliklerini koruyanlar (Turan, 1994: 106).
Tüm bunları görüyoruz ki Türkler Gök Tanrı inancından başka hem ilahi hemde ilahi olmayan dinlere inanmıştır.Peki o zaman bize neden tam tersi anlatılmıştır.Bunun nedeni acıkça görüldüğü gibi Türk olmak istiyorsan Müslüman olacaksın anlamına getirerek Türklüğü İslama çekmek için uydurulmuş bir yalandır.
Bir başka soruda Türklerin başka dinlere inandığını neden anlatmadılar da sadece gök tanrı ile islama inandıklarını anlattılar.
Peki Türkler İslam'a nasıl inandılar acaba bununla bir ilgisi olmasın,eğer türklerin diğer dinlere inandıklarını anlatsalardı devamı olan Türklerin nasıl islama girdiklerini anlatacaklardı ki fakat kısa kestirip aradaki tarihi kapattılar.Acaba bunu yapmalarına sebep neydi? Yoksa Türklerin İslam'a girmelerinde sorun mu vardı.Diğer yazımda bu soruya yanıt bulacağız.
Kaynak:Prof. Dr. Erman Artun'un TÜRKLERDE İSLAMİYET ÖNCESİ İNANÇ SİSTEMLERİ - ÖĞRETİLER-DİNLER makalesinden derlenmiştir.